Aydınlık Söyleşileri. Mustafa Pamukoğlu ile Söyleşi


Ekonomide kalp krizi bekliyoruz

PDFYazdır
02-krizzz
Usta ekonomist ve gazetemiz yazarlarından Mustafa Pamukoğlu ile Türkiye ekonomisini ve yaklaşan ekonomik krizi konuştuk. Ekonomimizin zaten krizde olduğunu belirten Pamukoğlu, rakamlardaki düşüşe dikkat çekiyor. Üretim yapmadan büyümenin mümkün olmadığını belirten usta yazar, krizin belirtilerini madda madde sıralıyor.
- Son bir yıldır ülkemizde bir ekonomik krizin gerçekleşeceği ekonomistler tarafından dillendiriliyor. Bu beklentiyi doğuran sebepler nelerdir?
Aslında ekonomik kriz gelecek diye bir şey yok. Ekonomimiz teknik anlamda zaten krizde. Kalp hastasına benziyor. Devamlı dil altı hapı alıyoruz. Beklenen, yatağa düşürecek kalp krizi. Yani ekonomimiz hasta; ağırlaşmasından kaygı duyuyoruz.
ÜRETİMDEN DEĞİL KUMARDAN KAZANIYORLAR
- Peki neden hasta olarak nitelendiriyorsunuz?
Öncelikle hangi dünyada yaşadığımıza bakalım. 20’nci yüzyıla kadar batı hem üretim hem de sömürgecilikle zengin oldu. Şimdi üretimden çok borsa ve bankalarda oynanan kumardan para kazanılıyor. Bu ABD’nin küresel ekonomi diye bize hediye ettiği “liberal kapitalizm”dir. Finans kapitalin artık üretimle ilişkisi yoktur. Sadece Çin üretim gücü ile Amerika’nın tahtına göz dikmiştir.
Bu Liberal Kapitalizm parayı Tanrı yapınca insanlarda birer tüketim makinası haline getirildi. Paralar elektronik kanallarla dünyayı dolaşırken bizler de kapitalistleri zengin etmek için tüketim robotu haline geldik.
Üretmeyi unuttuk. Bize “üretmeyin tüketin” dediler, “teknolojiyi biz nasıl olsa yarattık. Siz keyfinize bakın”, dediler. Borç verdiler, mal ve hizmet sattılar. 80 milyon nüfusumuzla tüketmeyi iyi ekonomi, zenginleşme, kalkınma sandık. AKP iktidara geldiğinden itibaren bu tüketim ve sömürü düzenini hep eleştirdik. O zaman ekonomi öyle bir ivme kazanmıştı ki, tüketimin getirdiği canlılık nedeniyle bizler felaket tellalı olarak suçlandık. Oysa biz üretmeyen ekonominin mutlu yılları olabileceğini ama bunun sahte bir dönemden ibaret kalacağını işaret etmiştik. Şimdi duvara toslamak üzere iken hep birlikte krizden söz eder olduk.
SAĞLIKSIZ EKONOMİNİN VERİLERİ
Ülkemiz ekonomisini değerlendirirken bakmamız gereken en önemli göstergeler büyüme, ödemeler dengesi, bütçe açığı, enflasyon, faiz oranları, borçlar; özellikle dış borçlar, ülkemize gelen paraların doğrudan sermaye mi, portföy yatırımı mı(sıcak para) ve kaynağı belirsiz para mı olduğuna bakmaktır.
İsterseniz tek tek bakalım.
AKP döneminde ortalama % 5’i bulmuyor.
2014 birinci çeyreğinde yüzde 4,1 ikinci çeyrekte yüzde 2,1 2014 altı aylık büyüme oranımız yüzde 3,3.
Büyüme oranlarına bakarak şu öngörüde bulunabiliyoruz. Türkiye çok büyük miktarda dışarıdan gelen paraya rağmen ortalama yüzde 5 büyümeyi sağlayamıyor.
Krizin birinci işareti 2014’de büyüme oranının yüzde 3-4 arasında kalacağı ve 2015-2016’da yüzde 5 oranını bulmanın hayal olduğu görünüyor.
BÜYÜMEYEN EKONOMİ KRİZE GİRER
- Sizler bu büyümeyi de sağlıklı bulmuyorsunuz...
Evet. Büyüme tüketime dayanan bir büyüme. Burada işaret ettiğimiz şey tüketime dayalı olsa da büyümeyi becerememiz. Ama esas olan üretim gücüne dayanarak, katma değer yaratarak büyüme. Milli gelirde büyümeyi sağlayan kalem imalat sanayi ise büyümeniz üretime dayalı bir büyümedir. Bakın 2014 milli gelir hesaplarına baktığımızda şu nispi payları görüyoruz.
Gördüğünüz gibi yatım içinde makine teçhizat yatırımı yüzde 13,8. Halbuki bu oranın en az yüzde 25 olması gerekir. İnşaat ise yüzde 10,4. Bu oran en fazla yüzde 6 olmalı.
- Cari açık da ciddi bir krizin habercisi değil mi?
Cari açık büyümenin neyle finanse edildiğini de gösteriyor. Ülkemizin cari açık ve büyüme oranlarını karşılaştırdığımızda ilginç sonuca ulaşıyoruz.
2014 ilk altı ayında büyüme düştüğü halde onun iki katı oranında cari açığımız var. Cari açığı biz tehlikeli bulduğumuz zamanlarda ekonomiyi yönetenler cari açığın GSYH’ya oranını yani yukarıdaki oranları örnek vermişlerdi.
Rakamlar bize cari açığın büyüme oranından fazla olduğu ve ortalama olarak yüzde 6’nın altına düşmediğidir.
İşte krizin diğer bir işareti. Büyümüyoruz ama cari açığımız küçülmüyor.
- Peki cari açığın finansmanında sorun var mı?
Olmaz olur mu? Cari açığı doğrudan sermaye yatırımları ile finanse ediyorsanız mesele yok. Ancak biz sıcak para(portföy yatırımı) ve kaynağı belirsiz para ile finanse ediyoruz.2014 yılının ilk yedi ayında cari açık 26,7 milyar doların 20 milyon dolar sermaye girişleri ile 8 milyar doları ise kaynağı belirsiz paralarla finanse etmişiz.
Doğrudan sermaye girişinde yani yatırım yapmak amacıyla gelen paralarda ve şirket sayısında ciddi bir düşüş var.2007’de 22 milyar dolar
doğrudan sermaye gelmişken 2013’de 11 milyar,2014 ilk 6 ayında 6,5 milyar dolar gelmiş. Şirket sayısı 2013’de 40 iken 2014’de 29’a düşmüş. Bunun sebepleri şunlar: vergi denetimlerinin bir silah olarak kullanılması, hukuk ihallleri, enerjide ruhsat iptalleri,100 bin şirketi fişleme. Bütün bunlar yabancıların ülkemizde yatırım yapma isteğini ortadan kaldırıyor. Özeleştirmelerde de ciddi bir düşüş var. 2013 yılının ilk altı ayında 12,6 milyar dolar özelleştirme yapılmışken 2014 ‘ün ilk yarısında 5,2 milyar dolar özelleştirme gerçekleştirilmiş.
Cari açığın sağlam kaynaklarla finanse edilmemesi de krizin diğer bir önemli işareti
BÜYÜMEYEN EKONOMİ KRİZE GİRER
- Dış borçlardaki artış ve kısa vadeli tutarın yüksekliği de kaygı yaratan bir durum değil mi?
Net dış borcumuz 200 milyar doların üstünde. Bu rakamın GSYH’na oranı yüzde 30’a yakın. Kısa vadeli borçlar, cari açık ekonomimizin para ihtiyacını gösterir. Bizim 250-300 milyar dolar parayı bir yıl içinde bulmamız gerekiyor.
Ya bulamazsak, ya beklediğimiz sıcak para eskisi gibi gelmezse ya çok daha pahalıya borçlanırsak, bölgesel savaşlar ülke riskimizi artırdı yeni borçlanmalarda zorlanırsak,s oruları kriz kaygısı yaratan sorular ve cevapları da olumlu değil.
KRİZİN AYAK SESLERİ
- Kriz beklentinizin sebeplerini nasıl sıralarız?
* Tüketime dayalı da olsa büyümüyoruz
* Üretime dayalı büyüme modelinden uzağız
* Cari açık yıllardan beri tehlikeyi işaret ediyordu. Şimdi kalp atışları hızlandı
* Enflasyon oranı yüzde ona yakın seyrediyor. Düşmüyor
* İşsizlik oranı yüzde onlarda
* Cari açık düşse de GSYH’ya oranı yüzde 6’lardan aşağıya düşmüyor.
* İhracat hızla artmıyor
* Sermaye girişi azaldı. Bunun farkında olan Hükümet büyük özelleştirmelere bel bağlamış durumda. Elinde ne var ne yok özelleştirip dışarıdan gelmeyecek para nedeniyle doğacak açığı kapamaya çalışacak. Ayrıca Torba Yasası ile de 100 milyar TL’nin üstünde bir para bekliyor. Bütün bu çabalar yapısal reformlara gitmeden krizi ertelemeye yönelik çabalar. -Krizin ertelenmesi krizin boyutunu ve yapacağı hasarları artırmaktan öteye bir fayda sağlamaz.
* Tarımın ve sanayinin yapısı cari açığı yaratıyor. Sanayileşmede katma değer yaratamıyoruz.
* Ekonominin canlılığında inşaat sektöründeki dönme dolap canlılığına güveniyoruz
* Açlık sınırı bin lira civarında,yoksulluk sınırı 3 bin liralarda
* Herkes borçlu ve borcunu ödemekte artık zorlanıyor
İşletmeler net işletme sermayesi yaratamıyorlar. Borçlarını çeviremiyorlar.
* Bölgemiz yanıyor. Liberal Kapitalizm bizi maceraya sürüklüyor. Türkiye’nin dış politikası ekonomimizi oldukça etkiliyor ve etkileyecek. Ortalık yangın yerine dönmüş durumda. Bu piyasa aktörlerini ve yabancı yatırımcıları oldukça etkileyecek.
* Dokuz ay sonra seçim var. Mali disiplinin bozulması bekleniyor
* Ekonomi bakanı “faiz inmeli”, Maliye Bakanı “Merkez Bankası’na karışma” diyor. -Yarınlarda ekonomiyi yönetenler arasında kavgalara şahit olursak şaşırmayalım
* FED faizleri arttırdığında bundan etkilenecek en kırılgan ülkelerden biriyiz.
* Kredi derecelendirme kuruluşları devamlı bizi uyarıyor. Fitch notumuu düşürmedi ama bir sürü uyarı yaparak mevcut durumu teyit etti. Bir ülke not düşmedi diye seviniyorsa burada bir problem var demektir. Oysa notum niye artmadı diye üzülmek ve telaşlanmak lazım. Notların ve durumun değişmemesi bile ekonomimizde bir şeylerin kötü gittiğinin işareti
* Özetle kalp hastası olan ekonomimiz artık ilaçlarla te
Kubilay Kızıldenizli

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Hayatın Özeti ya da Yeşil Mavi Hayat

Çukurova'da Fransız!a İlk Kurşun

920'nin 16 Mart'ı...