Kayıtlar

Bir Hayatın Özeti ya da Yeşil Mavi Hayat

Resim
 Yeşil  Mavi  Hayat  Yeşil Mavi Hayat  çok sıradan gibi görünen bir başlık gibi duruyor ama öyle değil. Daha ilk satırından "Son Söz" üne kadar, her türlü insan eli tahribatına rağmen, doğanın ve yazarın olanca enerjisini ve yazarın yaşam derslerini, sade ama enerjik cümlelerle aktaran bir kitaptan bahsetmek istiyorum.  Yeşil  Mavi  Hayat yada elli yaşa bir hediye. Yazar   "yaşamın kalan kısmını nasıl yaşayacağını" bilinçli bir tercihle ama inançla değil, kütüphanede asılı duran hareketsiz bir bilgi ile de değil de "harekete geçmiş, yani bilince dönüşmüş bir bilgi" eşliğinde karar vermiş. "Mutluluk nedir, haz nedir", "haza dayalı anı yaşamakla tüm yaşama dağılan içselleşmiş mutluluk mu bizi mutlu eder", "hayvanların duyguları var mı yoksa onlar acıları ve duyguları olmayan canlı makinalar mıdır", " büyüyerek gelen iklim krizi nasl çözülür" ve daha bir çok soruya, doğayı, doğanın herbir parçasını, insanı, hayvanı, d

Annem 23 Nisan'lıdır, Çocuklara Nişanlıdır

Resim
  Annem 23 Nisan'lıdır, Çocuklara Nişanlıdır Resmi belgelere dayalı doğru bir doğum kaydı yok. Çünkü o bile mahkeme kararıyla tahrip edilmiştir.  Ayrıca “doğduğu gün hangi gündür” bilen biri bile yok  ki buna babası da dahildir.  "Nisan ayında doğdun" demişler, o da öyle bilmiş.  Hayatı 1 Nisan şakası gibi, ancak eğlenceli bir şaka değil. Doğduğu ailesi için gerçekte hiç var olmamıştır. Çünkü var olmak sevgi görmektir. Daha neredeyse paytak paytak yürürken mavi gözlü annesini kaybeder. Zaten hafızasında parlak bir hüzün gibidir Fethiye annesinin yüzü. Fethiye Hanımın var olduğu zaman dilimi hafızasında hüzünlü bir mutluluktur ve çok uzunca bir süre böylesi bir mutluluğu hiç yakalayamamıştır. Babasının aklında ise daha annesinin toprağa verildiği gün yeniden evlenmek vardır. Kız kardeşi Sultan Hanıma sorar “şu kadın benimle evlenir mi?” Sultan Hanım sadece onu paylamakla yetinir çünkü mezarlıktan daha yeni eve dönülmüştür. Ancak Mehmet Efendi yine de hızla evleni

Değişen Dengeler ve Bize Çıkan Dersler

Resim
Bölgemiz ve Dünyamız Kubilay Kızıldenizli Teori Yazı Kurulu Üyesi Aslında bu kısa yazımızın başlığı Teori Dergisi’nin Ocak 2019 tarihli 348. Sayısı’nın kapak dosyasının adından esinlenerek yazıldı. Teori Dergisi’nin söz konusu dosyası “Bölgemiz ve Dünya” adını taşıyor ve özellikle ülkemizin içinde yer aldı yakın tüm kara ve sularındaki, Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz’in son 15-20 yıl içinde değişen politik ve stratejik konumunuyla birlikte Türkiye’nin yapması gerekenlerini özetleyen analizlerle dolu makaleler içeriyor. Bu haliyle Aydınlık okurlarına Teori Dergisi’nin bu sayısını okumalarını, tartışmalarını ve katkılarını beklediğimizi önemle vurgulamak istiyoruz. Altını çizmek istediğimiz makaleleri yazımızın sonuna bırakarak bölgemizde ve dünyamızda değişen dengelerin bize çıkardığı ödevlere öncelikle vurgu yapmak isteriz. Değişen Stratejik Hasımlık Elbette söz konusu harmanlanma ülkelerin birbirleriyle barış ve dostluk temelinde karılması anlamına gelmiyor. Ülkele

Yapay Zeka sınıfları ortadan kaldırır mı?

Resim
Teori dergisi ‘Yapay Zekâ sınıfsız toplumun habercisi' gibi ilginç gelebilecek tezler ortaya atıyor. Konuya vakıf oldukça bu önemli tezin elbette insanın siyasi müdahalesiyle etekemiğe bürünebileceğini anlıyorsunuz. Dilediğimiz gibi kullanabileceğimiz ve günün geniş dilimine yayılabilecek bir “boş” zamana sahip olmak mümkün mü? Bu sorunun yanıtı kesinlikle “evet” tir. Elbette günümüzde bile hepimiz belli oranlarda “boş” zamana sahibiz ancak söz konusu olan, çalışma saatleri dışında kalan “boş” zaman değil, üretime doğrudan katılmadan veya birkaç saatlik gönüllü katılımlar dışında neredeyse günümüzün uyku dışında kalan tüm zamanı istediğimiz gibi değerlendirebileceğimiz özgür bir zamandır. Acaba böyle bir hayata sahip olabilir miyiz? BOŞ ZAMAN MI ÖZGÜR ZAMAN MI? Ne yazık ki güzel Türkçemize “boş zaman” kavramı yanlış girmiştir. Bu kavramın esası “özgür zaman”dır. Zorunlu çalışma saatleri dışında kalan özgürleşmiş zaman da diyebilirsiniz. Tanımın esası zorunlu çalışma saat

“Marx’ın bir hayaleti yok, kendisi var

Resim
3 Temmuz 2003 günü Londra Heathrow Havaalanı’na indiğimde beni karşılayan arkadaşlarımdan ilk isteğim “beni Marx’ın mezarına götürmeleri” isteğim olmuştu. Aslında Londra’ya 11 yıl aradan sonra 3 Temmuz 2003- Highgate Cemetery Londra ikinci gelişimdi ancak ilk gelişimde Marx’ın mezarının Londra’da olduğunu dahi bilmiyordum. Politikayla pek ilgisi olmayan arkadaşlarım “Marx’ın mezarının yerini bilse bilse ancak Mesut Abi bilir” dediler, hayatın güzel sürprizi olarak “Mesut Abi” hem Aydınlıkçı hem de beş yıl önce kaybettiğim Aydınlıkçı ağabeyimin Adana Erkek Lisesi’nden arkadaşı çıktı. Böylece benim de mezun olduğum ve Aydınlıkçılarla ilk tanıştığım güzel okulum bana sürprizini yine bir başka Aydınlıkçı üzerinden Londra’da yapıyordu. Aynı gün, mezarın bulunduğu Highgate Mezarlığı’na gittik. Londra’nın en lüks semtlerinden birinde tarihi bir mezarlık. İçinde kimleri konuk etmiyor ki; Douglas Adams, Edwards Hodges Baily, George Eliot, Micheal Faraday gibi bilim insanları, sa

Emperyalizmi en iyi Aydınlıkçılar bilir “Bir Rüyanın Sonu”

Kubilay Kızıldenizli Teori Yazı Kurulu Üyesi Türk milletinin yiğitliği bu yazının ikinci cümlesinden kaynaklanıyor. Milletimiz 1876 yılından beri emperyalizme karşı savaşan ilk ve tek millet olma onuruna sahiptir. Bu kavgasını 19. Yüzyıldan 21. Yüzyıla kadar ısrarla sürdürmüştür ve tek amacı olan vatanını korumaya devam etmektedir. Bu nedenle Suriye’de ABD emperyalizminin taşeronu olan PKK-YPG’ye karşı yürüttüğü silahlı mücadeleye biz Aydınlıkçılar “Vatan Savaşı” diyoruz. Gerektiğinde savaşmaktan çekinmeyen Türk Milleti, en yiğit, en savaşçı millettir ve vatanı konusunda kıskanç ve tutkuludur. Emperyalizme karşı iki yüz yıldır sürdürülen savaşımızın edebiyattaki temsilcileri olan Namık Kemal, Tevfik Fikret, Nazım Hikmet ve siyasal temsilcileri olan Talatpaşa, Şefik Hüsnü ve Mustafa Kemal’in fikirlerinin günümüzdeki takipçisi ve tek örgütlü mirasçısı olduğumuz için, emperyalizmi en biz Aydınlıkçılar biliriz. Çünkü dostlarınızı tam olarak bilemeseniz de düşmanlarınızı çok iyi
Resim
Karlı çölde bir vaha: BOĞATEPE Köyü ve sıradışı bir kadın Zümran Ömür “Gittiğiniz her yer sizin değildir ancak gitmediğiniz her yer sizin olabilir.” İşte içinde bulunduğumuz ve yaklaşık 15 dakika önce   Kars’tan hareket eden otobüsümüz bir saat sürecek bir yolculuk boyunca Boğatepe Köyü’ne doğru tırmanırken aklımda bu düşünce vardı. Doğu Anadolu’nun sadece sıcak bir pencerenin ardından güzel olabilecek coğrafyasına bakarken “ne kadar büyük bir ülkemiz var” diye sık sık içimden geçirdim. İlkokuldan bu yana bildiğimiz 780.576 kilometrekarelik alanın büyüklüğünü insan ancak üzerinde yol kat ederek daha iyi anlıyor. Bir gezgin değilim, çalıştığım iş nedeniyle sık seyahat ediyorum.   Altmışyedi vilayetimizden doğan şehirlerimizi hesaba dahil etmezsek, şehir merkezine adım atmadığım bir tek Hakkari ve Bitlis kaldı. Özellikle kış geceleri bilmediğiniz bir şehirde dolaşırken yalnız olmanın hüznüyle pencelerden saçılan sarı ve beyaz renkli ışıklar görürsünüz. İçinde türlü türl