Karlı çölde bir vaha:
BOĞATEPE Köyü ve sıradışı bir kadın Zümran Ömür
“Gittiğiniz her yer sizin değildir ancak gitmediğiniz her
yer sizin olabilir.”
İşte içinde bulunduğumuz ve yaklaşık 15 dakika önce Kars’tan hareket eden otobüsümüz bir saat
sürecek bir yolculuk boyunca Boğatepe Köyü’ne doğru tırmanırken aklımda bu
düşünce vardı.
Doğu Anadolu’nun sadece sıcak bir pencerenin ardından güzel
olabilecek coğrafyasına bakarken “ne kadar büyük bir ülkemiz var” diye sık sık
içimden geçirdim. İlkokuldan bu yana bildiğimiz 780.576 kilometrekarelik alanın
büyüklüğünü insan ancak üzerinde yol kat ederek daha iyi anlıyor.
Bir gezgin değilim, çalıştığım iş nedeniyle sık seyahat
ediyorum. Altmışyedi vilayetimizden doğan
şehirlerimizi hesaba dahil etmezsek, şehir merkezine adım atmadığım bir tek
Hakkari ve Bitlis kaldı.
Özellikle kış geceleri bilmediğiniz bir şehirde dolaşırken yalnız
olmanın hüznüyle pencelerden saçılan sarı ve beyaz renkli ışıklar görürsünüz.
İçinde türlü türlü yaşamların gizlendiği bu pencereler gibi şehirler de kendi sokaklarının
, tepelerinin ardında kalanları gizler. Aynı höyükler gibi... Siz sadece en
üstteki son uygarlığın izlerini görürken, aslında göremediğiniz gizlenen zenginlikler
gördüklerinizden daha fazladır ve heyacan vericidir.
Biz nereye
gidiyorduk?
Boğatepe’ye doğru yolculuğa aslında sadece kahvaltı yapmak
için çıkmıştık. Her gezide olduğu gibi “akşam yemeği şu mekanda, sabah
kahvaltısı ise bu” klişesinde olduğu gibi bir kahvaltı olacağını düşündük.
Kars-Ardahan karayolunda Boğatepe Köyü levhasının ardından yolun sol tarafında
kar örtüsünün altında bacaları tüten 100-150 hanelik köyü gördüğümüzde
neredeyse tüm otobüs sakinleri birbirimize baktık:
“Biz nereye gidiyorduk?”
Köy meydanı, çatılar, ağaçlar, yol kenarındaki karlara
gömülerek oturmuş köpekler, park etmiş traktörler, yolda yürüyen Memet Amca
dahil her şey, yani insanıyla, doğasıyla, makinasıyla, kiremitiyle hepsi ama
hepsi karların içinde bize gülümseyen gözlerle bakıyorlardı. Biz de elbette
hangi lokantada kahvaltı yapacağımızı düşünerek etrafa bakıyorduk. Ancak
gördüğümüz sadece iki ticari mekan vardı.
Bir devrimci kadın
Oysa biz Kadın Bakkal’da değil ama sıradışı bir kadının
evine kahvaltı için konuk olacaktık.
Bu durumdan hiç haberimiz yoktu. Daha da şaşırtıcı olan Boğatepe’de
aynı anda ortalama 20 kişilik gruplar halinde Türkiye’nin heryerinden gelen konuklardan
oluşan tam onsekiz evde kahvaltı veriliyordu.
Bugün böyle başarılı bir ticari aktiviteyi , 1500 Km uzaktan konukları köye çekerek, üstelik
kendi evlerinin salonunda bir Batı köyünde bile başarmak mümkün değilken Boğatepeliler
bu işi nasıl başardılar?
Bu sorunun yanıtı çok basit, yapılmamış olanı yapıyorlar,
köylerinin bitki türlerini önce tanıyıp, koruyup, onlardan çeşit çeşit bitkisel
ürünler üreterek, Türkiye’nin en kaliteli peynirlerini yaparak, kendi kaplarını
kırarak, en yakın şehir merkezine en az bir saatlik mesafede olmalarına rağmen
Fransızca öğrenerek, Fransa’dan kardeş bir köy bularak, toprağına, ülkesine
sahip çıkarak olmaz denileni başararak bunu yapıyorar.
Gençliğinden beri devrimciliği, halkını ilerketmeyi kendine
görev edinmiş biri olarak yazıyorum. Zümran Hanım benim hayatımda gördüğüm en
devrimci kadındır. Çünkü insanların hayatını, yaşam koşullarını değiştirmiş bir
kadınımız. “Büyük” teorileri yok, iş yapmamak için sığınaklar kalkanlar
üretmeden, sadece “biz yaparız” diye yola çıkanları bir araya getirerek
hayranlık uyandırıyor. Konuklarına köyünü ve yaptıklarının tanıtım sunumunu
yaparken büyük bir ciddiyetle hareket ediyor, sözcükleri özenle seçiyor diğer
yandan ise konuklarının boşalan çay bardaklarını aynı sakinlik, sevecenlik ve
içtenlikle dolduruyor.
Boğatepe Köyü’nü sadece gezmek için ziyarete gitmeyiniz.
Onlardan öğrenerek Boğatepe modelini yaşadığımız köylerde, şehirlerde anlatarak
hiçbir koşulda çaresizliğe düşülmeyeceğini gösteriniz.
Bu seyahate çıkarken çocuklarıma ülkemizin büyüklüğünü ve zenginliğini
göstermek için çıktım. “Ülkemiz sadece Batı Anadolu’dan oluşmuyor” demek
istemiştim. Ancak sanırım onlar da benim gibi bu geziden dönerken kalplerinde
Zümran Hanım’ın başardıklarının sıcaklığıyla döndüler. Sanırım bu onlara
verebileceğim en güzel yaşanmakta olan hikayeydi.
Bir Atatürk Kızı : Zümran Ömür
Zümran Ömür, Boğatepe Çevre
ve Yaşam Derneği Başkanı.
2007 yılında
kurdukları dernekte, köydeki 45 kadın ve 15 erkek üye çalışıyor. Zümran
Hanım’ın anlattığına göre, kadın üye sayısı özellikle fazla tutulmuş. Köyün kadınlarıyla birlikte
muhteşem bir iş yapıyor öyle ki Türkiye'de her köy böyle olsa, bugün
zenginliğin ülke içinde hareket ettiği olağanüstü bir ülke olurduk.
Hindistan'dan Vinot Kumar isimli bitki doktorunu misafir etmişler, Kumar, onlara köylerindeki endemik bitki türlerini öğretmiş. Ardından Türk uzman hekimler gelip, bu bitkileri nasıl kurutmaları gerektiğini ve tıbbi değeri olan kremler ve yağlar üretmeyi öğretmiş. Bir yıl Fransızca eğitim almışlar. Boğatepe’de 650 endemik bitki olduğunu ve bunlardan 35'inin tıbbi bitki olduğunu öğrenmişler.
Zümran Hanım, amaçlarının “kırsaldaki kadınların toplumda yer alması olduğunu” ve “kadının yeri eşinin arkası değil, yanıdır", "Atatürk bize seçme ve seçilme hakkımızı vermiş, evde mi otursaydık" diyerek anlatıyor.
Hindistan'dan Vinot Kumar isimli bitki doktorunu misafir etmişler, Kumar, onlara köylerindeki endemik bitki türlerini öğretmiş. Ardından Türk uzman hekimler gelip, bu bitkileri nasıl kurutmaları gerektiğini ve tıbbi değeri olan kremler ve yağlar üretmeyi öğretmiş. Bir yıl Fransızca eğitim almışlar. Boğatepe’de 650 endemik bitki olduğunu ve bunlardan 35'inin tıbbi bitki olduğunu öğrenmişler.
Zümran Hanım, amaçlarının “kırsaldaki kadınların toplumda yer alması olduğunu” ve “kadının yeri eşinin arkası değil, yanıdır", "Atatürk bize seçme ve seçilme hakkımızı vermiş, evde mi otursaydık" diyerek anlatıyor.
Boğatepe’yi aynı zamanda bir
ekoturizm köyü haline getirmişler. Yaz aylarında 3-4 günlük bir programa dahil
edip, köy evlerinde misafir ediyorlar sizi. Bitki türlerini, hangisinin ne
amaçla kullanılabileceğini, nasıl kurutulacağını öğretiyorlar.
Boğatepe Köyü ayrıca Kars gravyerinin çıkış noktası. Köyün eski adı "Zavot", mandıra - üretim yeri demekmiş. Ayrıca katıldığınız program kapsamında peynir üretimi ile ilgili de eğitim alabiliyorsunuz.
Kurdukları peynir ve bitki müzesini görülmeye değer. Bu müze Türkiye’nin ilki ünyanın 2. ekopeynir müzesi ayn. Son bir çağrı,
Boğatepe Köyü ayrıca Kars gravyerinin çıkış noktası. Köyün eski adı "Zavot", mandıra - üretim yeri demekmiş. Ayrıca katıldığınız program kapsamında peynir üretimi ile ilgili de eğitim alabiliyorsunuz.
Kurdukları peynir ve bitki müzesini görülmeye değer. Bu müze Türkiye’nin ilki ünyanın 2. ekopeynir müzesi ayn. Son bir çağrı,
Hala öğrenmeye açıklari
Zümran Hanım, "köyümüze gelip bize bitki türleri ile ilgili bilgilerini
aktarmak isteyen herkese kapımız açık” mesajını sizlere iletmemizi istedi.
Boğatepe Köyü
Tam adı Büyük Boğatepe Köyü
Eski adı Zavot
Nüfus 218
Erkek 135, kadın 83
115 kişi okuma yazma biliyor
14 üniversite öğrencisi var
2007 büyükbaş ve 632 küçükbaş hayvan varlığına sahipler
Yorumlar
Yorum Gönder