Kayıtlar

Ocak, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mizgin

Batman. Kozluk İlçesi, Ulaşlı Köyü, Kale Mezrası... Tekel. Türkiye'nin neredeyse her ilinin bir fabrikasıydı. İlçelere kadar inmişti Hatta Bekirhan' a bile... Cumhuriyet demişti ki  Türk köylüsüne, "senin pancarını da, tütününü de biz işleriz!" Bu nedenle Doğu, Güneydoğu, Batı Anadolu demeden her yerde açtı devrim fabrikalarını. Ahmet Aslan. Kozluk Bekirhan Tütün işletmesi'nin bir işçisi(ydi). Şu anda fabrika da yok, tütün de yok Bekirhan' da. Amerikan Virginia ve Vurley tütünlerine pazar açabilmek için kapatıldılar. Yani Amerikan çiftçisinin çıkarlarına kurban edildiler. Aynı Mizgin gibi. *** *** Talasemi. Akdeniz Anemisi. Sadece Akdenizliler de görülen genetik kökenli bir kansızlık hastalığı. Olmaması gereken bir yerde görüldü! Akdeniz' den en az beş yüz kilometre ötede bir mezrada hem de! Ve Batman'ın Kozluk İlçesi' nin, Ulaşlı Köyü'nün, Kale Mezrası' nda yaşayan14 yaşındaki kara gözlü bir kızcağız olan  Mizgi

Mehmet' in Kompozisyonu

Resim
Bugün oğlum Mehmet sınıfta bir kompozisyon yazmış. Henüz ilkokul 1.sınıfta. Aşağıya aynen aktarıyorum. Benim Ailem "Biz dört kişilik bir aileyiz. Annem emeklidir, babam ise çalışıyor. Ben ise bir çocuğum. Her gün okula giderim. Ev ödevimi yaparım. Arada tatil yaparım. Arada hasta olurum. Sömestir tatilinde İzmir'e ve Adana' ya gideriz. Bizi ablam karşılar. Biz mutlu bir aileyiz. Bütün ailemi seviyorum." "Arada tatil yaparım ve arada hasta olurum" bölümlerine "bittim!" Ve elbette kendini tanımladığı "ben ise bir çocuğum" cümlesine. Hep "çocuk kal" demek istiyorum, hep böyle samimi ve saf ama büyü benim güzel çocuğum, hiç acele etmeden ama!. Düşünerek büyü.

Teorileri Yapan Pratik!

Tekel işçileri. İstanbullu itfaiyeciler. Nefesimizi açıyorlar! Peki neden? Çünkü plansız en küçük bir hareket yapmıyorlar. Kararlılar! Ve amaçları çok net ve bu amaca nasıl ulaşacaklarını biliyorlar. Yani şu strateji meselesini bu ülkenin aydınlarına öğretecek kadar olgunluk ve birikimleri var. Bakın, ülkemizin gündeminde ağır ağır, acele etmeden yer aldılar son bir aydır. Eylemlerinin de dozunu giderek arttırıyorlar. Önce havuzlara donla girdiler ve şimdi büyük bir mitingin ardından açlık grevine girecekler. Ve her eylemlerinin etkisi ve toplumda yarattığı yankı artarak büyüyor. Buz gibi havada donlarıyla Ankara' nın göbeğinde havuza girdiler ellerinde bayraklarımız. Arkasından buz gibi su fışkırdı panzerlerden üstlerine, ardından gazlar gözlerine... Tınmadılar hiç! Hükümet de tınmadı. Ne bir taşkınlık yaptılar, ne yollara barikat kurdular. Sadece, "biz ekmeğimizin, çocuklarımızın geleceğinin arkasındayız" dediler. Doğulusuyla, Batlısıyla ne bir et

Bedrettin!

Beş yaşında. Dokuz kardeşli! Kaçıncı kardeş olduğunu ne kendi bilir ne de anası. Zaten biz de bilmeyiz! Ki önemi yok zaten! *** İstanbul'da her cadde ve sokakta bir benzeri olduğundan kimse tarafından özlenmez Bedrettin. Ne anası, ne de babası akşam olması gereken yerde olamadığı için ne kızarlar ona ne de polise giderler bulmaları için. "Gezmeye gitti, hala dönmedi beş yaşındaki sabi yavrumuz"  mu diyecekler polise... *** Mesela ben her sabah oturduğum sitenin kapalı otoparkındaki arabama bindiğimde kedilere kızarım. O kediler gibidir işte Bedrettin..! Kediler arabamın camında pati izlerini bırakır, beş yaşındaki Bedrettin ise sokaklara kanını! Bakar geçeriz onalara veya burnumuza mendilini satmak için dayadığında kızarız. O, 50 kuruş peşindedir, bilemediniz bir liranın. Biz ise arabamızda radyo dinliyorsak, haberlerin. Tesadüf bu ya o an haberlerde dinlediğimiz Bedrettin' in acılı haberine üzülüyoruzdur, ama mendil satmaya çalışan bir diğerine ise kızarak! *** Kedil

Psikolojik Savaş!

3 Ekim 1922. Mudanya Ateşkes Anlaşması görüşmeleri başlar. Şimdi biz bu tarihin bir kaç hafta gerisine gidelim... 9 Eylül 1922'de TBMM Ordusu İzmir'e girer. Sırada İstanbul vardır. İstanbul ise İngilizlerin işgali altındadır. Mustafa Kemal 1. ve 2. Ordu'ya istanbul'a doğru yürüme emri verir. Amaç müttfekleri barış masasına oturmaya zorlamaktır. "Askerler tüfekler inin namluları yere bakacak şekilde"  İngiliz siperlerine doğru yürüyeceklerdir. Düşman ateş etmedikçe ateş edilmeyecektir. Ama kesinlikle de durmayacaklardır. İngilizler ateş açamazlar ve siperlerden geriye doğru çekilmeye başlarlar. İki cephede de büyük bir "sinir" savaşı başlar. Türk Ordusu savaşmak istememektedir, ama gerektiğinde savaşma kararlılıklarını düşmana göstereceklerdir. Mustafa Kemal'in 1. ve 2. Ordulara verdiği bu emir "Kurtuluş Savaşı'nın" bilinen en büyük psikolojik harp emridir . Bu "psikolojik harp" silah desteği ile yapılan belki de ilk harp

Fırtınalı Bir Yıla Girerken..!

Geriye doğru sadece birkaç ay  için olanlara bakalım. Ergenekon Tertibi, "Açılım Tartışmaları" PKK'lıların "kahraman" olarak karşılanmaları, Habur'da  kurulan seyyar "mahkemeler", Başbakan'ın büyük patron Obama ile görüşmesi, İntihar eden askerler, Devletin kurumları arasında bugüne değin görülmemiş güven kaybı, Başbakan yardımcısına "suikast" iddiaları, Yargı kurumlarının üst düzey yöneticilerinin dinlenmesi, Başsavcı yardımcılarının kendi başsavcılarını dinletmesi... Lütfen aklınıza gelen diğer olayları siz ekleyin...! Yukarıda sıraladıklarımız sadece  "görebildiklerimiz" ve ben asıl göremediklerimizin bu fırtınanın içinde asıl rolü oynadığını ve yenilerini hazırlamakta olduklarına inanıyorum. Hiç bir yıl bir sonraki yıla bu kadar büyük sorunlar devretmedi Türkiye'de. Ve Türkiye fırtınalarla dolu bir 2010' a adımını attı bu sabah. Eğer Türkiye sadece bu fırtınayı yaratan dinamiklerle (ABD, Hükümet,Ordu) bu soruna ç