Kayıtlar

Nisan, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Vatan Neden Sevilir

Sevginin iki temeli var. En azından ben böyle biliyorum. Birincisi, inançtır; seversiniz, nedenini bilmeniz gerekmez. İkincisi ise, bilgiye dayanır; sorgularsınız; neden? Ülkemizi neden severiz? Neden, neden, neden? Anneme sorsam der ki, "böyle bir soru mu olur be oğlum, vatandır bu; sevilir, sorgulanmaz!" Öyle yapılmışızdır işte, genlerimize kazılıdır. Tabii annemin yanıtı böyle olacak! İlkokul mezunu bile değildir ama" savaşmazsanız sizi tanımam; vatan giderse geriye ne kalır?" diyen O'dur! Yazı ve yazgı arasında da bir ilişkisizlik vardır. Yazı kolayca silinirken, yazgı silinmez. Kazılıdır çünkü. Kişi yaratılırken yazılan şey, yazgı olarak burada sıradan yazıdan ayrılır. Daha yirmisinde elinde tüfek ölmeye hazır olan gençle, vatansız arasındaki fark, vatan sevgisidir. Vatansız adamla yurdu için ölmeye hazır genç arasındaki fark, "hesapsız" olmasıdır. Ölmeye hazır genç, ölmek için oradadır; bastığı toprağın onu desteklediğ

Suriye'de Ölecek Olan Kedi

Başbakan haklı; "Suriye bizi ilgilendirmiyor" diyemeyiz. Suriye' de sokakta ölecek bir kedi bile Türkiye' yi ilgilendirir. Üstelik sadece bizi ilgilendirmez; Irak' ı da, İran' ı da, İsrail' i de, Çin' i de, Rusya' yı da ve hatta Latin Amerika ülkeleri de dahil tüm dünyayı ilgilendirir. Suriye' de can güvenliği, dünyamızın can güvenliğidir. Ve elbette O'nun mal güvenliği, dünyamızın da mal güvenliğidir. Birinci Dünya Savaşı Sırp Prensi' nin bir suikast sonucunda öldürülmesiyle başlamıştı. İşte 1. Dünya Savaşı açısından Sırbistan neyi ifade ediyorsa, Suriye' de bugün aynı şeyi ifade ediyor. ABD Suriye ile direk ilgilenmektedir, Çin, Rusya, Fransa ve İngiltere' de ilgilenmektedir. 2. Dünya Savaşı' ndan bu yana Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri olan yukarıda saydığım beş ülkesi belki de ilk kez bu kadar önemli bir konuda ortak karar alamıyorlar. Neden peki? Çünkü bu üyelerin Asyalı üyeleri için artı

UŞAKLAŞAN TÜRKİYE' NİN KOÇBAŞI MİSYONU

KOÇBAŞI ve  MAŞA Türk Dil Kurumu Sözlüğü' nde "Koçbaşı" sözcüğü aşağıdaki şekilde tanımlanıyor; 1. "XV. yüzyılın sonuna kadar kullanılan, kuşatılan bir şehrin veya kalenin sur ve kapılarını yıkmaya yarayan, ön tarafı koçun başına benzeyen ağır direk" 2." Bir veya birkaç kişi tarafından taşınan, kol gücüyle vurularak genellikle kapıları kırmakta kullanılan demir araç" Bu tanımlamalardan kısaca şunu anlıyoruz; Eğer  bir  kapıyı kolayca kırıp açacaksan, kullanman gereken bir "kırıcı aletin" olmalı.  İşte "Koçbaşı" budur. Mangaldan kömür alırken elinizin yanmaması için kullandığınız aletin adı ise "maşadır" .  Aslında ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Yani amacına ulaşmak için zarar görmemen için kullanacağın bir "şey" veya kolayca harcanan bir "uşak" . Konumuz, Suriye !  ABD'li senatör John McCain da bugün Hatay' da "Önümüzdeki yıl Şa

Batı Asya Birliği, Ulusal Devletler ve Kürt Sorunu

Resim
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Sayın Mehmet Bedri Gültekin' in Aydınlık Gazetesi' inde 19-24 Mart 2012 yayınlanan " PKK'nın anadili Tükçe" isimli yazı dizisine yaptığım eleştiriye yanıtını aşağıda bulabilirsiniz. Şu anda Silivri Cezaevi' nde tutuklu olarak "Ergenekon Tertibi" kapsamında yargılanmaktadır. Duyarlılığı nedeniyle kendisine teşekkür ederim. Yanıtlarının tatmin edici olduğunu söylemekle birlikte, Batı Asya Birliği' nin günümüz gerçeğinde bir "müttefik ülkeler birliği" açısından olası ama, sınırların ortadan kaldırılması ve etnik problemlerin çözümü anlamında uzun bir zaman dilimini alacağını düşünüyorum. Ayrıca 3. soruma yanıtı konusunda aynı fikirde değilim. Silivri Cezaevi' ndeki adresine daha detaylı olarak yazacağım ve yanıtlarını burada da yayınlayacağım. Silivri' de tutuklu/esir tüm yurtseverlerin ve Sayın Mehmet Bedri Gültekin' in özgürlüğüne bir an önce kavuşmasının ülkemiz açısından büyü

PES ETME YOKSA ÖLÜRSÜN!

Bir şey yapmalı? Ama ne? Arkadaşlarımın sordukları sorular bunlar... Benim yanıtım çok bilindik; "örgütlenin"  diyorum ... Tek başına olmak "aptallara mahsus bir seçimdir" diyorum. Ne zaman bu yanıtı versem milyon tane mazeret, Çünkü bir şeyleri artık değiştiremeyeceğini düşünüyor ve kendi konforunda yaşayıp gidiyor... Ekmek kaygısı kariyer kaygısına dönüşmüş bile. En çok canlılığı daha iyi kariyer için ama nasıl bir ülkede olacak bu, onun için hiç önemli değil. Ben de "Oturup bekleyin o zaman , nasıl olsa siz tılsımlısınız size bir şey olmaz" diyorum dalga geçerek. Bu ülkenin emeğiyle gelişip serpilmiş ve ortalamanın üzerinde bir yaşam sürenler, en çok ülkemize kendilerini borçlu hissetmeleri gerekirken, ancak kahvaltı masalarında veya dost sohbetlerinde içinde bulunduğumuz bu karşı-devrimci süreci anımsıyorlar. Ama o kadar! Bu durumu tersine çevirmeyle ilgili hiçbir şey yapmadan dünyalarının içine gömülüyorlar. Facebook devrimciliğini saym