PES ETME YOKSA ÖLÜRSÜN!


Bir şey yapmalı?
Ama ne?
Arkadaşlarımın sordukları sorular bunlar...
Benim yanıtım çok bilindik; "örgütlenin" diyorum ...
Tek başına olmak "aptallara mahsus bir seçimdir" diyorum.
Ne zaman bu yanıtı versem milyon tane mazeret,
Çünkü bir şeyleri artık değiştiremeyeceğini düşünüyor ve kendi konforunda yaşayıp gidiyor...
Ekmek kaygısı kariyer kaygısına dönüşmüş bile. En çok canlılığı daha iyi kariyer için ama nasıl bir ülkede olacak bu, onun için hiç önemli değil.
Ben de "Oturup bekleyin o zaman , nasıl olsa siz tılsımlısınız size bir şey olmaz" diyorum dalga geçerek.

Bu ülkenin emeğiyle gelişip serpilmiş ve ortalamanın üzerinde bir yaşam sürenler, en çok ülkemize kendilerini borçlu hissetmeleri gerekirken, ancak kahvaltı masalarında veya dost sohbetlerinde içinde bulunduğumuz bu karşı-devrimci süreci anımsıyorlar.
Ama o kadar!
Bu durumu tersine çevirmeyle ilgili hiçbir şey yapmadan dünyalarının içine gömülüyorlar. Facebook devrimciliğini saymıyorum; orada "devrimci" bir dünya yaratanlar da var.
Ama biz biliyoruz ki, aslında böyle bir dünya yoktur. "Ak taşın ardında Karayılan'ı bile bulan son" onların da  karşısına çıkar ve çıkacaktır ama kimi ülke değiştirmekten, kimi ise çocuğunun isminde Türkçe karakter içermeyen isim tercihini yapmaktan bahsederken, kimi ise "ne yaparsam yapayım değişmez ki" mazeretinin ardına sığınarak yaşamlarına devam ediyor.
Bu arada hepsi Mustafa Kemal Atatürk hayranı ve hepsi ülkesini seven insanlar.
Ama eyleme geçmeyen bir sevgi sevgi midir gerçekten?
Sevgi dediğimiz şey dipdiridir, uğruna ölümü göze alınan şeydir, soyludur, yılgınlığa düşmemektir...
Sadece "hayran" olarak, sadece "severek" veya gerçekten "rahatsızlık" duyarak bir şeyin değiştirildiği görülmüş müdür?
Tarih , müdahale edilmek için vardır, biz öyle öğrendik  ve insan da bizzat tarihin yapıcısıdır.
Deprem olur, sel gelir, kasırga kavurur, kuraklık yakar ama önünde sonunda insan hepsini eski haline geri getirir.

İki ayağının üzerine dikildiği günden bu yana insanoğlu şimdiki nesillerine büyük bir genetik miras da bırakıyor.
"Pes etme, yoksa ölürsün!" dür bu!
İnsan pes etseydi, doğayla mücadelesinde ölecekti; bunu biliyor...
Vatan sevgisi bir hobi değilse, ciddiyet, sorumluluk ve  fedakarlık istiyorsa, biz de yapmamız gerekeni yapacağız.
Yeniden insan gibi ve dikilelim iki ayaklarımızın üzerinde...
Ülkemizin kurtuluşu da, çocuklarımızın geleceği de, dimdik duracak iki ayağımıza bağlı ...


Bırakalım pısırıkça vızıltılar halinde konuşmayı da sorumluluklarımızın gereğini yapalım.


Hepsi bu!



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Hayatın Özeti ya da Yeşil Mavi Hayat

Çukurova'da Fransız!a İlk Kurşun

920'nin 16 Mart'ı...