Emperyalizmi en iyi Aydınlıkçılar bilir “Bir Rüyanın Sonu”



Kubilay Kızıldenizli
Teori Yazı Kurulu Üyesi

Türk milletinin yiğitliği bu yazının ikinci cümlesinden kaynaklanıyor. Milletimiz 1876 yılından beri emperyalizme karşı savaşan ilk ve tek millet olma onuruna sahiptir. Bu kavgasını 19. Yüzyıldan 21. Yüzyıla kadar ısrarla sürdürmüştür ve tek amacı olan vatanını korumaya devam etmektedir. Bu nedenle Suriye’de ABD emperyalizminin taşeronu olan PKK-YPG’ye karşı yürüttüğü silahlı mücadeleye biz Aydınlıkçılar “Vatan Savaşı” diyoruz. Gerektiğinde savaşmaktan çekinmeyen Türk Milleti, en yiğit, en savaşçı millettir ve vatanı konusunda kıskanç ve tutkuludur.
Emperyalizme karşı iki yüz yıldır sürdürülen savaşımızın edebiyattaki temsilcileri olan Namık Kemal, Tevfik Fikret, Nazım Hikmet ve siyasal temsilcileri olan Talatpaşa, Şefik Hüsnü ve Mustafa Kemal’in fikirlerinin günümüzdeki takipçisi ve tek örgütlü mirasçısı olduğumuz için, emperyalizmi en biz Aydınlıkçılar biliriz. Çünkü dostlarınızı tam olarak bilemeseniz de düşmanlarınızı çok iyi tanırsınız. Emperyalizme karşı halkımızı uyanık tutma görevini isimlerini yukarıda andığımız önderlerimizden aldık. Milletçe dövüştüğümüz, kanını akıttığımız ve kanımızı akıtan emperyalizmi bu nedenle en iyi biz biliriz; milletimiz bilir.
İlk kez Lenin’in tarif ettiği Emperyalizm Çağı’nın belirleyicisi emperyalizme karşı hangi cephede konumlandığınızdır. Aydınlıkçıların (Vatan Partisi) tarihi bu noktada en büyük kanıttır. 1960’lı yıllardan bu yana emperyalizmi hem ulusal hem de uluslararası boyutta anlamaya çalışmış, analiz etmiş, emperyalistlerin düşünce kuruluşlarını, ekonomik, finansal ve askeri faaliyetlerini takip ederek onların geleceğe yönelik stratejik değişikliklerini önceden görmüş, bu stratejiye göre hem ülkemizde hem de bölgemizde ittifaklar inşa etmeye çalışarak devraldığı mirasın hakkını vermiştir.
Türkiye’yi yönetenler içine düştükleri açmazdan dolayı, bölgesel devletlerle emperyalistlere karşı ittifakın önemini daha yeni kavrarken, Vatan Partisi ise 1990’nın ikinci yarısından itibaren Avrasya konferansları düzenleyerek, gelecekte olacakları ve bölgemiz açısından risklerini analiz ederek anlatmaya başladı.
Bildiğiniz gibi Vatan Partisi (İşçi Partisi) 19-20 Kasım 1996 tarihleri arasında İstanbul'da “Birinci Avrasya Seçeneği Uluslararası Konferansı”nı yaptı. Rusya, Çin, KDHC, Hindistan ve İran gibi 14 ülkeden 22 temsilcinin katıldığı konferansta kardeşlik ve eşit ilişkilerin geliştirilmesi vurguları öne çıktı. Bu konferanslar dizisi Ergenekon operasyonlarının başladığı günlere kadar devam etti. Bugün açıkça görülmektedir ki Ergenekon ve Balyoz operasyonları ABD’ye karşı direnen iki kuvvete karşı yapılmıştır. Bu iki kuvvet siyasal alanda sadece İşçi Partisi’ne ve Türk Ordusu oldu. Böylece emperyalizmin de kimleri en iyi bildiği orta çıkmış oldu.
Emperyalizmi anlamak
Emperyalizmi anlamak kolay değil, çünkü hep elma şekeri ile geliyor. Farklılıkları derinleştirmek için “çok renklilik”; bir milleti oluşturan ırkları ayıralım, çıkarlarını öne çıkaralım amacıyla “çok kültürlülük”; devleti önemsizleştirmek ve halkın düşmanı yapmak için “sivil toplumculuk”; “insan hakları” başlığı altında bölücü teröre özgürlük ; “ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı” örneğinde olduğu gibi devletleri ve milletleri parçalamayı amaçladılar. Bu zehirli elma şekerleri maalesef bazı milletler tarafından afiyetle yendi. Yugoslavya bunun en açık ve acı örneğidir. Bu elma şekerlerinin ideolojik planda savunucuları ülkemiz içindeki savunucuları ne yazık ki anlı şanlı sosyalistlerin de içinde olduğu “aydınlar” oldular. Aydınlıkçıların o dönemdeki yayınlarını taradığımızda bu “elma şekerlerine” karşı en sert eleştirilere konu olmuş yüzlerce makale ve o yıllarda yapılan sayısız eylemlerini görürüz. Bundan 20-30 yıl önce bu değerleri savunan “sosyalistleri” bugün göremezseniz ama Aydınlıkçılar hâlâ mücadele ediyor, hâlâ dimdik ayaktadır.
Aydınlıkçılar 1960’lı yıllardan bu yana örgütlenerek, Amerikancı darbelerden hep örgütsel devamlılığını koruyarak ve büyüterek çıktı; bu başarısını emperyalizme karşı aldığı net tutumu, bu tutumu almasını sağlayan siyasal derinliği, disiplinli ve inatçı önderliğine ve üyelerini emperyalizmin kültürel-siyasal cereyanına karşı diri tutmayı bilmesine borçludur.
Amerika rüyasının sonu mu?
Teori Nisan 2018 tarihli 339. sayısını “bir rüyanın sonuna” ayırdı. Yıllardır anlatmaya çalışırız; emperyalist-kapitalist sistem kendini “yeniden üretmekten” yoksundur. Kapitalizm kendi iç verimliliğiyle değil krize ihtiyaç duyarak büyür. Krizlerini hep silahla çözer. Eğer emperyalizmi anadan doğma soyarsak, “insan hakları”, “çok kültürlülük”, “demokrasi” gibi giydiği elbisesinin altındaki sert namluyu net olarak görürüz. Sadece ABD, kapitalizmin çıkarlarını korumak için, önemli stratejik üslere konuşlu silahlarını kullanacak anavatanı dışında ve dünya denizlerinde çeyrek milyon askere sahiptir.
Teori, kapak konularıyla bağlantılı olarak Efe Can Gürcan’ın “Post-Hegomonyacı Bir Düzene doğru mu?”, Prof. Dr. Ersin Dedekoca’nın “Gerileyen ABD ve Yükselen Çin”, Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın “21.Yüzyılda Emperyalizm: Durum ve belirleyiciler” başlıklı yazılarıyla, ABD’nin ve en büyük rakibi olan Çin’in günümüzdeki durumunu analiz ediyor, tartışıyor ve aşağıdaki sorulara yanıt arıyor:
Amerikan rüyası bitiyor mu?
Amerika halen 2. Dünya Savaşı’ndan beri sürdürdüğü dünya ekonomisindeki liderliğini devam ettiriyor mu, bunu ekonomi alanında sürdürebilme yeteneği var mı?
Amerika halen tartışmasız en büyük savaş makinası olmasına rağmen bu gücü kullanarak patronluğunu sürdürebilir mi?
Çin yeni bir emperyalist devlet olabilir mi?
ÇKP’nin 19. Kongresi dünya için neyi ifade ediyor, ideolojik hegomanya mı yoksa “paylaşarak büyüme” stratejisini mi?
Kültür emperyalizmi ve bunun hayatımıza yansıyan kısımları nelerdir?
Bu tartışmaya siz okurlarımızın da katkısını beklediğimizi önemle belirtelim.
Teori Dergisi genel yayın Yönetmeni Sayın Kuntay Gücüm ise Amerikan Rüyası’nın başlangıcına giderek 1. Dünya Savaşı yıllarından başlayarak Amerika’nın Türk siyasetine girişini tartışıyor. Bu makale kolaylıkla denebilir ki bu alanda yazılmış en kapsamlı makale olma özelliğini taşımaktadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Hayatın Özeti ya da Yeşil Mavi Hayat

Çukurova'da Fransız!a İlk Kurşun

920'nin 16 Mart'ı...