Milli devletler Milli devlet mevzisinden korunabilir mi?


Aydınlık Gazetesi' nde yayınlanan "PKK' nın ana dili Türkçe" yazi dizisine yaptığım eleştiri ve sorduğum sorular Aydınlık Gazetesi' nde 27 Mart 2012 Tarihinde yayınlandı. Önce Yazı dizisinin yazarı Mehmet Bedri Gültekin ve daha sonra İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Aydınlık' ta kendi köşelerinde yazımı değerlendiren köşe yazıları yazdılar.

Aşağıdaki Yazı Doğu Perinçek' in ilgili yazısıdır. Bu makaleye ayrıca aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/dou-perincek/11083-dou-perncek-milli-devletler-milli-devlet-mevzisinden-korunabilir-mi.html

Doğu Perinçek: Milli devletler Milli devlet mevzisinden korunabilir mi?

Okuyucumuz Kubilay Kızılderili, Mehmet Bedri Gültekin arkadaşımızın “PKK’nın Anadili Türkçe” başlıklı yazı dizisi üzerine önemli bir soru yöneltmişti. Özetle şöyle:
Milli devleti savunma misyonunu başardıktan sonra, Batı Asya Birliği (BAB) diye bir devletler topluluğu kurmayı amaçlamak çelişme olmuyor mu?”
Mehmet Bedri Gültekin arkadaşımız bunun üzerine, “ulusal devlet mevzisinden verilecek mücadelede hedefin ulusal devleti olduğu gibi ihya etmek olmaması” gerektiğini vurgulayan bir yazı yayınladı (Aydınlık, 7 Nisan 2012). Bu cevabın gerekçesi, “Hiçbir şey ebedi değildir” tezinden çıkararak inşa ediliyordu.
Paris’ten Habib Hamza Erdem de, bu tartışmaya internetten katıldı. Yazdıkları bize ulaştı.
Önümüzdeki yakıcı soru
Kanımca bugün öncelikle tartışılması gereken, milli devletin yerine neyin konacağı değildir. Emperyalizmin “küreselleşme” adı altında milli devleti tasfiye saldırısına nasıl karşı konabileceğidir.
Atların önüne arabayı koymak yerine, arabanın önüne atları koşmak, sanırım daha akıllıca olacaktır.
Emperyalist Ekonomizm” ve milli devlet
Ekonomistler, 20. yüzyılın başından beri milli devletin emperyalist sömürüyü dizginleyen rolünü görmemiş, emperyalizme karşı mücadeledeki önemini küçümsemişlerdir.
Lenin, “Marksizmin Bir Karikatürü: Emperyalist Ekonomizm” başlıklı kitapçığında, o ekonomistlerin çok esaslı bir eleştirisini yapmıştı. Özellikle Cumhuriyet gazetesinde çıkan ekonomi yazılarını okudukça, o büyük eserin önemini daha derinden anlıyoruz.
Milli devletin emperyalizme karşı direnişini, “kapitalistler arası mücadele” diye hor görenler, hep olmuştur ve ne kadar iyi niyetli olsalar da, en sonunda “Emperyalist ekonomizmin” mevzisinde uğraş veriyorlar.
Milletlerarası sınıf mücadelesinin en önemli mevzisi
Ve bakınız bugün dünya nereye geldi. Milletlerarası düzlemdeki sınıf mücadelesinin en önemli mevzisi, milli devletlerdir. O nedenle Mao Zedung, daha 1970’li yılların başında çağımızın mücadelesinin üç dinamiğini şöyle özetlemişti:
Devletler bağımsızlık, milletler kurtuluş, halklar devrim istiyor.”
Üç dinamik arasındaki önem sırasını özellikle dikkatinize sunuyoruz. Bu sırayı bozan formüller gerçekten uzaklaşıyor.
Peki bu milli devletler, kendilerini nasıl savunacaklardır?
Kubilay Kızılderili arkadaşımızın önümüze koyduğu asıl soru budur ve bu sorunun üzerinden atlanamaz.
Dünya pratiğine bakalım
Bu tür sorulara önce bir genel teori koyup, sonra cevap üretmek, bizi bulutların üzerine yükseltir.
Burada doğru çözüme götürecek olan, dünya pratiğine bakmaktır. Başka deyişle, bugün milli devletler emperyalizme karşı nasıl direniyorlar?
Kuşkusuz modeli kuracağımız örnekleri, direnmede başarılı olanlar arasında bulabiliriz.
En etkili örnekler, Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Güney Afrika’dır, yani BRICS ülkeleri.
İkinci göze çarpan örnek Latin Amerika ülkeleridir. Onlar da ALBA ve CELAC gibi bölgesel birlikler oluşturdular.
Görüyoruz ki, Çin ve Rusya Federasyonu gibi milli devletten daha kapsamlı devletler dahi, bağımsızlıklarını pekiştirmek, kalkınmalarını güvence altına almak için daha büyük birleşmelere yöneliyorlar.
Hiç milat öncesine falan gitmeye gerek yok, yaşanan pratik, teoriyi de programı da belirliyor.
Teoriden pratiğe gitmek yerine, pratikten teoriye gitmeliyiz.
Tehdit edilen cephenin en önünde kim var?
Türkiye’ye gelince, milli devlet herkesin gözleri önünde tasfiye edilmektedir. Hatta geniş ölçüde tasfiye edilmiştir.
Küreselleşmenin bugün saldırı odağında, Türkiye, Suriye, İran ve Irak bulunuyor.
Bu tablo karşısında “Sıra Türkiye’ye de gelecek” diye konuşanlar, bu 4 ülke içinde en ön sırada Türkiye’nin bulunduğunu fark etmeyenlerdir. Şu anda Türkiye’ye yönelik tehdit, Suriye, Irak ve İran’dan daha ağırdır ve daha günceldir.
Çünkü Suriye, Irak ve İran, cephelerini tehdide dönmüşlerdir ve bizim açımızdan özenilecek durumdadırlar.
Türkiye yönetimi ise, milli devleti tasfiye edenlerin elinde alettir. Dolayısıyla Türkiye savunmasız haldedir. Türkiye, hükümet mevzilerinden yıkılmaktadır. TSK komuta kademesi de, küresel saldırıya şu anda teslim vaziyetindedir ve milli devlet dağılmaktadır. TSK’nin esir alınması, bu sürecin en belirgin habercisidir.
Asıl yakıcı soru
Kubilay Kızılderili arkadaşımız gibi düşünenlere biz de bir soru soruyoruz. Öyle teorik falan değil, gelecekle de ilgili değil, güncel ve yakıcı:
Bugün Türkiye milli devletini, milli ekonomisini, milli birliğini ve vatan bütünlüğünü Suriye, Irak ve İran ile bölgesel bir güçbirliği gerçekleştirmeden koruyabilir mi?
Mesele budur!
Çin, Rusya, Brezilya ve Hindistan gibi, Türkiye’den çok daha güçlü ülkelerin tek başına yapmadıkları ve yapamadıkları bir işi, herhalde hiç kimse Türkiye’den bekleyemez.
Üstelik Türkiye ön cephededir, iç savaşlarla tehdit edilmektedir ve ekonomisi sıcak para serumuyla yoğun bakımda yaşatılmaktadır.
Emperyalizme karşı ortak çıkarlar
Bu somut tahlilden sonra, hem dünya, hem de bölgemiz ölçeğinde şu sonuca varabiliriz: Bugün dünyada emperyalizmin küreselleşme saldırısına karşı milli devleti, milli devlet sınırları içinde sıkışıp kalarak savunma olanağı bulunmuyor. Bunun tek örneği yoktur ve olamaz. Çünkü ABD emperyalizmi tek tek milli devletleri tasfiye edecek güçtedir.
Ne var ki, cepheleşme dünya ölçeğindedir ve milli devletler yalnız değillerdir. Emperyalizme karşı ortak çıkarları vardır. Bu ortak çıkarlar, bölgesel hatta kıtasal ittifakları ve birlikleri gerekli kılmıştır ve uygulamalar çok başarılıdır.
Milli devleti birlikte savunanlar, aynı zamanda planlı karma ekonomiye yöneliyorlar.
Bu durumda milli devletlerin kendilerini savunma mevzileri bölgesel ve kıtasal ölçeklerde olacaktır. Başka deyişle milli devlet, kendisini kendi sınırlarının ilerisinden savunacaktır.
Bölgemizdeki süreç
Hayat, bölgemiz devletlerini de birleşmeye zorladı. ABD, Irak’ı işgal etmişti değil mi, bugün Irak, Suriye ve İran ile birliktedir ve ABD, Irak’ın yönetimini devirme tertipleri içindedir.
ABD’nin başındaki dert yalnız Irak değil ki! İran var, Suriye var, Lübnan var, hepsi dert!
Bölge ülkelerince düşman ilan edilen Ankara’daki BOP Eşbaşkanlığı, yalnız Müslüman milletlerin yaşadığı coğrafyanın değil, Türkiye’nin de düşmanıdır. BOP Eşbaşkanlığı, Suriye, Irak ve İran’ı yıkamıyor, ama bakınız Türkiye Cumhuriyetini yıktı. Evet yıkmıştır. Gözlerinizi ellerinizle kapayarak, gerçeği değiştiremezsiniz!
Bu sürecin varacağı yer apaçık görünüyor.
Türkiye halkı, BOP Eşbaşkanlığını yıkacak ve bölge ülkeleriyle birleşecektir. Bakınız o zaman, Kürt sorunu, ekonomi sorunu, Ortaçağa yuvarlanma sorunu kalıyor mu?
Türkiye için biricik çağdaşlaşma programı
Milli devletimizi, bölgemizdeki diğer milli devletlerle birleşerek yeniden örgütleyebilirler ve çağdaş uygarlığın ön mevzilerindeki yerimizi alırız.
Türkiye, Suriye, Irak, İran; hatta buna Lübnan, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs’ı da katınız, bu ölçekte bir Bölgesel Birlik, hızla dünyanın ilk 5 gücü arasında yer alır ve Türkiye için biricik çağdaşlaşma programıdır.
Demokrasi, o zaman olur.
Son Güncelleme: Salı, 01 Mayıs 2012 21:43 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Hayatın Özeti ya da Yeşil Mavi Hayat

Çukurova'da Fransız!a İlk Kurşun

920'nin 16 Mart'ı...