Dar Sokakların Geniş Yürekli İnsanları


Meydan Mahallesi

Benim doğduğum ve büyüdüğün güzel bir mahalle var Adana'da. Havaalanının hemen yanında. Dar sokakları, çalışkan ve namuslu insanlarıyla özeldir benim için.
Kolay değil 1963 yılından 1978 yılındana değin kesintisiz yaşadım orada.
Hala benimdir oralar ve ben hala oraya aitimdir.
Meydan Mahallesi' nin dar sokakları...
Arkadaşlarım; Ali Rıza, Ahmet, Mehmet Ali, Uğur, Cemal, Abdullah, Gıllik Mustafa, Yaşar, Tahir,Yılmaz...
Biri dışında hepsi hala orada yaşar...
Bir de onların baba ve anaları hep aklımdadır;babaların tamamı öldüler; benimkisi de dahil!
Dondurmacı ve Şalgamcı Tunus ve Hacı Emmi, İnşaat Ustası eli kocaman, kalbi yufkacık Yusuf Amca, Hilmi Emmi, Kemal Amca, babam Zekeriya Usta ve diğerleri...
Hepsi ama hepsi öldüler.
Sonra onların eşleri Çolak Ayşe Ablamız, iri kocaman ela gözleri, dolgun dudakları ve bir kolunu makineye kaptırdığı ve omuzundan kesildiği için,tek koluyla saatlerce çelik dondurma silindirini çevirirken ve tek eliyle şalgam suyu yapmak için yüzlerce kilo kırmızı havuç dilimlerlerken; hala aklımdadır ve hala doğruyor gibidir havuçları. Oysa öleli on yıldan fazla olmuştur.

Heybetli Çolak Ayşe'nin kocası, minicik boyuyla Sivaslı Hacı Emmi, hala üç tekerlekli seyyar arabasını itiyor ve akülü pikabından "Neşet Ertaş" türkülerini çalarak, mahalle aralarında dondurma ve şalgam satıyor gibidir bana göre...
Halbuki o da öleli bir on yıl oluyor...

Ablamla ben elimizde 25 kuruşla, 10' luk 15' lik dondurma alıyoruz ve boylarımız o kadar küçük ve Hacı Emmi o kadar büyük ki gözümüzde...
Eeee kolay değil tüm dondurmaların sahibi adam..!

Sonra Tunus Amca, seven ve sevdiğini belli eden dehşetli namuslu bir adamdır. Şalgamcıdır, dondurmacıdır, meyan kökü şerbeti satandır ve onların artanlarını akşamları komşularıyla paylaşan adamdır.

Tunus Amca 8 namuslu, pırıl pırıl çocuklar büyütmüştür ve oğlu Ali Rıza benim has arkadaşımdır.
Tunus Amca ve Hacı Emmi aynı mahallede aynı işi yapanlardır ve her sabah birbirlerine "Hayırlı İşler Komşu" diyebilecek kadar olgun insanlardır aynı zamanda.

Rekabet onların kitabında hiiiç olmamış gibidir.

Benim sevgili Seher arkadaşım, 17 yaşında kaybettiğimiz ve asla unutmadığım kardeşim Seher ve babası Yusuf Amcam...
Yusuf Amca, benim için sakin olmanın, çalışkanlığın ve yakışıklılığın da sembolüdür.
Ve öldükten sonra Seher, onunla beraber ölen canım Yusuf Amcamdır.

Hiç unutmam daha 5-6 yaşlarında bir çocuk, bizim evin duvarının dibinde üzgün oturken, Yusuf Amcamın bir diyaloğu var onunla ve hala gözlerim yaşarır anımsadığımda.
Üzerinden 30 yıla yakın bir süre geçmiş olmalı...
"Ne oldu oğlum?"
"Bıktım yaşamaktan Yusuf Amca"
"Oğlum bu yaşta bu düşünülür mü?
Sonra bana döndüğünü ve "bu yaşta bir çocuk neden böyle düşünür Kubilay?" diye sordu, "neden?" diye sorduğunu hiç unutmadım bu güne değin.
Kızını kaybetmiş adam, daha bir yıl bile geçmemiş üzerinden.
Güzel gözlerinde keder...

Tunus Emmi, Yusuf Amca, Hilmi Emmi, Kemal Amca canım babam; neredesiniz, nereye gittiniz?
Kadir Amcamızı, içtiği zaman eline bastonu alıp, kendine kendine "çalmayan deyyus, oynamayan pezev...nk" şarkısını söylerken hatırlarım o dar sokağın ortasında. O zarif oyunu oynayan Baş Katip Kadir Emmi sen de gittin çooooktaaaan diğer yana.

Oysa bizim üzerimizdeki emeklerinizin sıcaklığı geçmedi ki hala!

Üç gün önce 25 yıldır görmediğim "İğneci Göçmen Fatma Teyzem" gelmiş Adana' dan. Oğlu arkadaşım Mehmet Ali aradı;

"Anamla seni ziyarete geleceğiz"

İğneci Göçmen Fatma Teyzem büyük kadın, çalışkan kadın...
Tek başına hastabakıcı maaşıyla, 5 evladının dördünü üniversitede okutmuş bir kadın; önünde düğmeler iliklenmeli, ayaklara kalkılmalı.
Yeşil gözleriyle, sarı ve pürüzsüz cildiyle analarımız arasındaki "tek Avrupalı" ve en güzeli.
Hala gözlerinde oğlu Murat' ın , Murat Abimizin ölümünün kederi.

Geldi evime, onurlandı evim, onurlandım ben; kolay mı Adana'dan kalkmış İstanbul'a benim evime gelmiş.
Onurlandım, mutlandım...

Onlar benim dar sokaklı mahallemin, geniş yürekli insanlarıdır.

Dehşetli namuslu yürekleri, çalışkan ve becerikli elleriyle "beni" ben yapmaya katkıda bulunmuşlardır.
Çünkü biz sadece analarmızın ve babalarımızın çocukları değil ama işte o mahallenin çocuklarıydık, hepsinin çocuklarıydık....
Nereye gittiniz, sizi kimlere sormalı?
Sohbet ediyor musunuz birbirinizle hala?
Hayırlı işler diliyor musunuz birbirinize?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Hayatın Özeti ya da Yeşil Mavi Hayat

Çukurova'da Fransız!a İlk Kurşun

920'nin 16 Mart'ı...