Adi adimla yuruyen adil adamlar...

Askere gitmek hiç istemedim. Ama okulu bitirir bitirmez erken başlama dilekçesi verip gitmeme engel değildi bu elbette…

Üstelik askerliğimi “Narlıdere’ de yaptım. Çünkü bunu planladım. Sadece Ulaştırma ve İstihkam sınıflarını tercih ettim doldurduğum formlarda ve bu sınıfların okulları sadece İzmir’ deydiler :-)
Önce Narlıdere’ de bir berbere gittim ve saçlarımı üç numara kestirdim.

Saçım başım asker olmuştu ama ben daha hala Kubilay’dım.

Bir de walkman’ imi, kasetlerimi ve kitaplarımı yanıma aldım. Sanki tatile gidiyordum da! Ama nizamiyedeki askerler hemen onları "emanete adılar" ve ben bu işin tatil olamayacağını işte o zaman anladım !

Tugay'ın duvarının öte yanındaki Urla- Çeşme yolu; bizim eskiden "fink attığımız" yerlerdi ama şimdi oraları tanıyamıyordum bile.

O yol o kadar, o kadar, o kadar uzaktaydı ve öteki dünyaydı ki...

Kocaman bir Tugay, her yer birbirine benzer :-) tuvalete giderken kıdemli bir er götürür kaybolmayalım diye…

Biz 25 olmuşuz ama herkes daha yirmisinde… Herkes çocuk.

Ranzada yatarım ama üst ranzam sallanır durur; üst ranza komşum sabahın köründe buz gibi soğukta ve üstelik soğuk suyla yıkanmaya gider… Utangaç bir eda ise yüzündedir köftenin...

En lezzetli yemekleri askerde yedim, her bir kırıntısı helal paradan çünkü; vatanın parası.

Ama usta askerler yemek dağıtımında bencillik yapar, fazla fazla alırlar yemekleri ; acemi çocuklar kalır aç!

Her yemeğe hep bir ağızdan ayakta ve yüksek sesle "Tanrımıza Hamdolsun, Milletimiz Var olsun !" ve ardından komutanımızın "Afiyet olsun" duası ve dileğiyle başlarız ama bu çocuklar hala "aç!"
Biz bir gurup vicdanlılar "el" koyar duruma; yemekler adil dağıtılır ama kasaturalı kavgalar olur öncesinde… Hatta hamamda gireriz birbirimize "usta" erlerle...

Acemi askerler toktur artık. Paraları bile yok ki bebelerin çoğunun; kantine gitsinler bisküvi alsınlar.

Gözlerinde korku dolu, yürekleri tertemiz hepsinin; Anadolu çocuklarıdır onlar.

Benim ruhum yufkadır ama asilikte vardır içimde. Bölük komutanı bile beni “en asi asker" seçti. Hayatımda gördüğümün en adil adamdı. Severdi beni hem de çook!

Bizim "yemek" müdahalesinden sonra geldi her öğün yemeği bizat kendi dağıttı, yüzünde askerlerinin babası rolünde olmanın mutluluğu. Adil adam,vicdanlı adam...

Cumartesi geceleri 20 kadarımız evci olduğumuz için evimizde uyurduk ama bizim bu nöbetleri işte o usta erler tutarlardı; kavga ettiğimiz askerler, gece de çift nöbet; ne zordur, ne zordur.

Dedim ki "bu adil değil, biz de pazar geceleri çift nöbet tutalım uyusun arkadaşlar hiç olmazsa bir gece kesintisiz."

Karşı çıkanlar oldu ama kabul ettirdim; "usta" askerler dost oldular bizimle; adil olmak en önemli dost bulma aracı çünkü.

Ama adil olmak ve tutarlılık bazen bencil "dostları da" kaybettirir, bilirim; yolları açık olsun onların.

Sonra yaptığım tabelalar var yüzlerce ve Atatürk Heykeli’ni boyadım orada titizlikle.

Dövdürmedim askerlerimi hiç kimseye, dövmeye kalkan gerekli yanıtı aldı hep.
Vicdanı olanlar benimle oldu, ruhunu satanlar hep karşıda.

Çok az resim çektirdim, “sevdiğimden arkadaşlarımı ama sevemediğimden askerliği o zamanlar .”
Şimdi öyle düşünmüyorum; asker güç demek, vatan güçle korunur, sempatiyle değil!

Şöyle romantik bir düşüm de var "askerlerin ve savaşların olmadığı bir dünya"... Ama bu olanaksız şimdi en azından.

Fakat kuracak insanlık, o büyük düşünün içindeki barışçı dünyasını, bilirim bunu.

Oğlum Mehmet' e sordum dün gece "Mehmet senin düşün ne ?" dedi ki "asker olmak, savaşa gitmek ama ölmemek orada"

Daha altı yaşında adam!

Ama komik şeyler de vardır askerlikte; kabul edelim...

Askerlerin yürüyüş kolu emirleri arasında "Adi Adım" emri vardır ve rap rap yürürken komutan bağırır "Adi Adııııııııım!" bu demektir ki, "normal yürüyebilirsiniz!" iyi mi :-)

Yani benim 25 yıllık normal adımım, askerde oldu "adi adım!"

Hayatıma giren ve renklendiren asker arkadaşlarım, neredesiniz?

Hala benim gibi "adi adım!" atiyorsunuz sivilde ama "adil adam!" olarak mi yasiyorsunuz hayatinizi?

Oyleyse cok yasayin!!!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Hayatın Özeti ya da Yeşil Mavi Hayat

Çukurova'da Fransız!a İlk Kurşun

920'nin 16 Mart'ı...