Zaman


Zaman ile ilgili bildiğim en önemli şey; zamanın oldukca serseri hatta "fütursuz" olmasıdır.
İnsan, dünyanın güneşle dansını zamanlaştırdı oysa bundan ne güneşin, ne dünyanın haberi vardı; ama ne gam !!!
İnsanoğlu zamanı tanımlamaya sanırım 7-8 bin yıl önce başladı…
Ay Takvimi
Güneş Takvimi
Rumi Takvim
Miladi Takvim…
İnanmadım, inanamadım kategorilerin hiç birine.
Bunu için geçerli nedenlerim ve cevaplarım vardı:
Örneğin,
Zaman, “ne zaman” başladı?
“Ne zaman” bitecek?
Ben o evimin damında yatarken sivrisinekler beni yemesin diye yatagımın üstüne anam tarafindan egreti tutuşturulmuş şu cibinlik aslinda beni sivrilerden degil de "zaman"dan mı koruyor idi?
Niye?
Sivriler yer yemez beni, bir sonraki zamana engel olsun veya olmasın diye miydi o incecik tül?
O incecik tülü hayatım boyunca örtünebilecek miydim?
Bu benim "zamanımın korunma süreci" denemesi miydi?
Zaman neleri gördü ve neleri görecek idi…
Zaman başladığında Tanrı vardı ise, Tanrı “ne zaman” başladı?
Tanrı mı icat etti "zaman" ı ?
Niye? Hani hepsi bir "bütün"dü?
İnsan aklı bunu alır mı idi?
Ben küçüktüm; demek ki ben aslında "küçücük bir zaman" dım.
Güzellik madem Tanrı, ve madem Tanrı sonsuz; güzellik nerede başlardı ve nerede biterdi ve kime göre güzel ve güzellik idi?
Ve ne kadar süre idi?
Öyleyse bu "zaman" hayran olunasının da öte şahanenin tarifi olmalıydı!
O zaman, "zaman! ilaç eyle sorularıma" kadar basit olmalıydı yasam...
İyilikten bahsedildiginde Tanrı zamanın içinde kayboluyor…
Tanrı sonsuz ise güzellik de sonsuz oluyor o zaman.
İlk okuldayken hiç de yaşımın anlamayacağı bir kitap elime geçmisti; hala da kafaya takarsam "ille de okuyacağım" diye bir hırsım vardır...
Okudum...
Çoğunu anlamadım tabii ki kitabın; yalnız “Evrenin ve zamanın bittiği yerde ne var?" diye bir soru vardı hiç unutmam; tabii ki bu soru 11 yaşındaki bir çocuğa sorulmamıştı ama o çocuk cevap verdi:
“Sonsuzluk yaşamın kendisidir, sonsuzlugun gerisindeki beni ilgilendirmiyor, bana ne yaaa!!!”
Sanırım ben bu verdiğim cevabın rahatlığı ile büyüdüm; çünkü aslolan "zaman" idi ve benim bu cevabın aslı ile büyüdügümü kimseye anlatmamam gerekiyordu.
Daha kücüktüm cünkü.
Daha ergendim hatta belki de degildim ne bileyim.
Daha yeni büyümüştüm desem daha doğru olur belki... derken ben;
"şşştttttt!!! sussss!" dedi o zaman "Zaman" bana.
Susmuştum.
Ve tanımladıgım en yakın dostum O "zaman" beni kısıtlarken, göz kapakları düşmüş; benden özür diliyordu adeta, "n'olur, biraz daha büyü de ondan sonra söyle" diye.
Büyüdüm.
Elimi en yakın dostum "zaman" ın omzuna attım; şimdi biz gidiyoruz...
Sadece onun ve benim bileceğimiz yere gidiyoruz biz, büyüdüm ben artık çünkü; biliyor nereye gidebileceğimizi ve asla nereye gidemeyeceğimizi "zaman" ; o benim en yakın dostum çünkü...
Artık cibinliklerle korunmayan "bütün mümkünlüklerin kıyısı"na gidiyoruz biz zamanla, "O" biliyor nereye gittigimizi ve beni uyarmıyor, ben büyüdüm çünkü...
Biliyor musunuz,çünkü, "Bilge Zaman'ın" dışında kalanların getireceği bir şey yok.
İkimizde biliyoruz bunu...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Hayatın Özeti ya da Yeşil Mavi Hayat

Çukurova'da Fransız!a İlk Kurşun

Sosyal Stiller