Kürt Yurttaş Ne İstiyor
Kürtler Ne istiyor
Eylül 2012’de Bilgesam tarafından Kürt sorunu ile ilgilenen
kesimler için ilginç sonuçları olan bir araştırma yayınlandı. 850 bin
“şikayetvar” üyesi içinde anket doldurmaya istekli olduğunu beyan eden 52 bin
kişi seçilmiş ve bu kişilere e-posta gönderilerek verilen 4 günlük süre içinde
belirlenen link üzerinden anket dolduran 3336 kişi yeterli görülerek anket
sonlandırılmış. Türkiye’nin profilini daha iyi yansıtabilmek için anket
dolduran bu kişiler içinden etnisite, mezhep ve siyasi parti tercihleri
üzerinden 2922 kişi seçilerek istatistiki veriler analiz edilmiş.
Kanımızca araştırmanın en önemli eksikliği ilköğretim mezunu
düzeyinde ankete %3 civarında düşük bir katılımın olmasıdır. Özellikle Türkiye’nin
doğusuna doğru eğitim düzeyinin düştüğü göz önüne alındığında önemli bir
kesimin görüşlerinin ankete yansımadığı görülecektir. Bununla birlikte
üniversite öğrencilerinin ayrıca belirtilmemesi “sisteme henüz bağlanmamış”,
dolayısıyla görüşlerini daha korkusuz ifade edebilen eğitimli ve dinamik bir
kesimin de lise mezunu kategorisinde değerlendirildiğinden görüşleri ne yazık
ki ayrıştırılamıyor.
Farklı siyasi, etnik ve mezhebe ait 2922 kişinin internet
üzerinden soruları yanıtladığı bu ankette aşağıda sıralanan başlıklara yanıtlar
araştırılmış.
- KCK Tutuklamaları
- Aynı Topraklarda Ortak Yaşama İsteği
- Türklerle Kürtler Arasındaki Sosyal Mesafe ve Ayrışma Düzeyi
- Türk Bayrağına ve İstiklal Marşı’na Bakış
- KCK Tutuklamaları
- Terörle Mücadelede Hükümet Politikaları
- Güvenlik Güçleri ve İstihbarat Faaliyetleri
- Bölgedeki Güvenlik Operasyonları
- Terörün Dış Desteği
- Sınır Ötesi Operasyonlar
- Terörün Bölgedeki Etkileri
- Kürt Sorununun Çözümünde Devlete Bakış
- Kürt Sorunu İçin Çözüm Önerileri
- Örgüt Üyeleri ve Öcalan İçin Af Uygulaması
Yukarıda başlıklar halinde özetlenen her bölüme için
yorumlar yapmayacağız. Ancak genel olarak söyleyebiliriz ki, ne olursa olsun
Kürtler ve Türkler arasındaki bağın otuz yıldır süren terör eylemlerine rağmen
hala çok güçlü olduğudur. Elbette bu uzun dönem içinde bazı kırılmaların olduğu
gerçeğini de yadsımamak gerekir.
Amacımız bu çalışmayla ortaya konulan “toplumsal algıyı”
yorumlamak ve bu algının Türk Milleti’ni oluşturan en büyük iki parçasının,
yani Türkler ve Kürtler üzerinde kırılma ve birleşme alanlarını belirleyerek
çözüme katkıda bulunmaktır.
Biliyoruz ki, insanların algıları yargılanamaz. Algı
dediğimiz şey, davranışlarımızla karşımızdaki insanın veya bir topluluğun üzerinde
bizzat bıraktığımız bize ait olan iz düşümlerdir. Bu nedenle “Terörle
Mücadelede Toplumsal Algılar” çalışmasıyla saptanan algıları, ülkemizde
ilgili söz konusu sorun çerçevesinde gerçekleşen tüm olayların, insanların
üzerinde bıraktığı etkiler olarak görüyoruz.
ABD destekli PKK terörü ülkemizde otuz yıldır on binlerce
insanın canına, on binlerce köylünün yaşadığı topraklardan kopup “şehirli”
olmasına ve neredeyse bir trilyon TL’lik ülke kaynağının terörle mücadele için
silahlanmaya harcanmasına neden oldu.
Silahlanma nedeniyle harcanan parayla gerçekleşen ekonomik
kaybın da ötesinde, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin boşaltılan köyler ve
mezralar nedeniyle yapılamamasını ve güvenli bir bölge olarak görülmediği için
yapılamayan ekonomik yatırımların getireceği katkılar, hesaplanamayan getiriler
olarak ayrıca belirtilmelidir. Terörle mücadeleye ayrılan insan ve maddi kaynak
ülkemizin kalkınması için kullanılır mıydı bunu bilmiyoruz ama ülkemiz
böylesine bir terör yaşamasaydı kaybettiğimiz insanlarımız bugün hala hayatta
olacaklar ve yerlerinden yurtlarından olmayacaklardı. Bunun da ötesinde,
üzerinde çalışacağımız araştırmada göreceğimiz milletimizi oluşturan Türkler ve
Kürtler arasındaki kopuşları görmüyor olacaktık.
Amacımız elbette bu kırılmalara üzülmek ve” olmasaydı ne olurdu?”
demek değil ama, ülkemizin insanları arasında var olan ve bir topluluğu millet
yapan değerlerin aldığı yarayı saptamak ve güçlü yanlarımıza dayanarak bu
yaraları tedavi etmeye katkıda bulunmaktır.
Ne kadar güçlü bir millet olduğumuzu unutmayalım. PKK ile
mücadelede on binden fazla asker, polis ve korucu şehit verildi. Nerdeyse şehit
vermemiş bir tane bile ilçe kalmamış, en az on bin çekirdek aileye ateş düşmüş.
Birinci dereceden akraba aileleri de düşünürseniz, en az elli bin aile ve yarım
milyondan fazla insanımız bir akrabasını şehit vermiş olarak değerlendirilmelidir.
Buna rağmen iki halk arasında sivil yaşama yanmış birkaç münferit olay dışında
ciddi bir çatışma görmüyoruz. Hala karşılıklı olarak kız alıp vermeler devam
ediyor ve hala büyük şehirlerde etnisiteye dayalı yerleşimler oluşmuyor.
Türkiye toprakları üzerinde
birlikte bir geleceğimiz var
Araştırmaya göre “Türklerin %70,7’si Kürtlerin ise %90,3’ü “Türkiye toprakları üzerinde birlikte bir
geleceğimiz var” diyor. Eğitim düzeyi Türklerde yükseldikçe bu oran
artarken, Kürtlerde ise eğitim seviyesi arttıkça “ortak yaşama” isteği
azalıyor.Yine MHP ve BDP seçmenleri açısından bakıldığında iki partinin
seçmenlerinde ortak yaşama isteği düşüyor. Buradan bakıldığında etnik temelli
siyasetlerin iki halkı birbirinden hızla uzaklaştırdığını görüyorsunuz.Ulus
devletleri ortadan kaldıracak en tehlikeli silahın etnik farklılıkları
derinleştirmek olduğu bir kez daha bu araştırmayla saptanmış oluyor.Bir başka
ilginç sonuçta CHP’yi tercih eden Kürt seçmen, BDP’li Kürt seçmene göre %1 daha
az ortak yaşama istek duyuyor. Bu ise CHP’nin yeni CHP’lileştikten sonraki
siyesetlerin Kürt seçmenin kafasını ne kadar çok karıştırdığının bir göstergesi
olarak yorumlanmalıdır. Bir başka ilginç sonuç ise terörün yaşandığı illerde
ortaya çıkıyor. Terörün tüm olumsuz etkilerini yaşayan Türk ve Kürt seçmenler
ortak yaşama isteğini diğer kentlerde yaşayanlara göre daha yüksek oranda duyuyor.
Burada kısaca, “ateş düştüğü yeri yakar”
deyimi tam da bu örnekle bir kez daha kanıtlanmış. Terörle yaşamak zorunda
kalan insanlar,teröre karşı çözümün birlikte yaşama iradesinin
güçlendirilmesiyle bulunabileceğini anlatmaya çalıyor bizlere.
AKP’nin Millet
Kavramı Üzerinde Yaptığı Tahribat
AKP’li Kürt seçmen %94 ve AKP’li Türk seçmenler %77,4 oranlarıyla
en yüksek “ortak yaşama” isteği duyuyor. Bu sonuç da üzerinde düşünülmesi
gereken bir başkasıdır. İlk bakışta bu tablo olumlu gibi görünse de bizce bu AKP
son on yıldır millet üzerinde yaptığı tahribatlarla, dinin, millet bilincinden
daha fazla birleştirici etkiye yol açtığını düşündürüyor. Maalesef CHP’li Kürt
ve Türk seçmenler her iki grupta da ortak yaşama isteğini AKP’li seçmene göre
ortalama %10 daha az istiyor. Burada yine CHP’nin son iki yıldır uyguladığı
ulusçuluk konusundaki samimiyetsiz politikaların seçmen üzerinde yarattığı
olumsuz etkiden söz edebiliriz. Gerek AKP’li gerekse de CHP’li Kürt yurttaşlar
aynı partinin Türk seçmenlerine oranla ortalama %20 daha fazla ortak yaşamayı
seçiyorlar.
Burada “demokratik özerklik” kavramı altında ayrışmayı
savunan BDP’nin Kürt halkının bu talebini görmesi gerekir. Ayrılıkçılığı Kürt
halkının talebi olarak gören PKK ve BDP, aslında kendi planlarını, bir bakıma kendi
halkının gerçek taleplerini görmeksizin, sadece Türk halkına değil, Kürt
halkına da zorla kabul ettirmeye çalışmaktadır.
Türkler ve Kürtler
Evlilik Yoluyla Akraba Olmak İstiyor mu?
Bir başka ilginç sonuç ise, Türklerle Kürtlerin karşılıklı
olarak birbirleriyle akraba olmak isteyip istememelerine verilen yanıtlarda ortaya
çıkıyor:
Türklerin %51,7’si ”beraber
yaşama konusunda bir önyargım ve istekliliğim yok” derken, bu oran
Kürtlerde %19,9’dur.Türklerin %15,8’i “Türkiye’de
Kürtlerle birlikte yaşamak istemiyorum” derken, bu oran Kürtlerde %1,8. Aynı mahallede oturmak istemiyorum”
diyen Türklerin oranı %8,6 iken, Kürtlerde bu oran % 0,6.“Aynı apartmanda komşu olmayı isterim” diyen Türkler %10,7 ve
Kürtler ise %11,1.
Yine de yaşanan son otuz yıllık kanlı süreçe rağmen, Türk
Milleti’ni oluşturan iki halk arasında nezaketin ve ortak yaşama iradesinin
korunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kürtler, Türklerin
Ellerinden Sıkıca Tutuyor
En büyük sapma ise “akraba
olup olmama isteği” üzerinde gerçekleşiyor. Türkler sadece %13,3 oranında
evlilik yoluyla akraba olmak isterken bu oran Kürtlerde %66,7.
Burada dikkati çeken nokta, Kürtlerin Türklere oranla olumlu
yaklaşımıdır. Aynı anda çocukları askerde ve dağda olan birçok Kürt ailesinin
varlığını biliyoruz. Türklerle bin yıldır kan dökmeden kardeş olarak yaşayan
Kürtler asla Türklerden vazgeçmek istemiyor. Üstelik Kürtlerin üçte ikisi gibi
ezici bir çoğunluğu kan bağı kurmak yoluyla akraba olmak istiyor. Son otuz
yıldır, milletimizi oluşturan iki halkın arasına ciddi sayılabilecek oranda bir
kan girmişken, milletimizin her iki kanadı asla bu olayın sorumlusu olarak
birbirlerini görmüyor. Çünkü Türkler ve Kürtlerin ezici çoğunluğu terörün dış
destekle hayat bulduğuna inanıyor. Her
iki halkın teröre destek veren ülkeler olarak %71-81 oranında Barzani( Kuzey
Irak Bölgesel Yönetimi), İsrail ve ABD’ yi sorumlu tutuyor. Son bir yıldır sanırım
Suriye ile olan “sorunlar” nedeniyle Esad’ın da
%65-70 oranında teröre destek verdiği algısı halkımızda yaygınlaşmış
bulunuyor.
Kürtler gerek akraba olmak isteği, gerekse de aynı ülkede,
aynı mahallede ve hatta aynı apartmanda oturma isteğiyle Türkiye’de çoğunluk
olan “abileri” Türklerin ellerinden sıkıca tutuyor. Dostluk ve kardeşlik
duygularıyla ellerini Türklere uzatıyor. Binlerce yıldır farklı coğrafyalarda
farklı etnik topluluklarla birlikte yaşama konusunda yetenekli ve hoşgörülü olan
Türklerin Kürt kardeşlerinin elini geri çevirmeyecekleri tartışma götürmezdir. Türkler
bu dostluk elini asla havada bırakmayacak ve o eli sıkıca kardeşçe
kavrayacaklardır. Burada, Türklerin aslında neredeyse on bine yaklaşan
şehitleri nedeniyle Kürt kardeşlerine karşı gönüllerinin kırık olduğunu
saptayabiliriz. Her ne kadar Türkler bu çatışmaların kaynağını Kürt
kardeşlerinde görmeseler ve hatta sorumluluğu esas olarak Batı emperyalizmi
olarak görseler de, bu ankette Türkler tarafından verilen yanıtların arasında, Kürtlere
karşı tamir edilebilir bir kalp kırıklığı saptanmalıdır.
Kürt sorununa sadece Kürtler açısından bakmak ve bu milletin
“büyük abisi” Türklerin duygularını görmezden gelmek, aslında soruna her gün
yaşamlarıyla muhatap olan Türkleri yok saymak bu alanda yapılan incelemelerin
ciddi bir yanılgısıdır. Türkler gerçekten de neredeyse her gün şehit
cenazelerini kaldırmakta olmalarına rağmen duygularını kontrol etmek konusunda
tarihsel bir birikime sahip olduklarını göstermektedirler.
Aynı şekilde, daha birkaç ay önce 33 kaçakçı köylünün, ABD
tarafından kasıtlı olarak verilen bir istihbarat sonucu bombalanarak
öldürülmesine rağmen, bu faciada oğlunu kaybeden bir Kürt annenin kazada
yaralanan bir mehmetçiğin başını dizine alıp ellerini severek, ağlayarak
koruması, sakinleştirmeye çalışması ve Uludereli tüm köylülerin yaralı askerler
için seferber olmaları, aynı olgunluğun Kürt yurttaşlar içinde geçerli olduğunu
gösterir.
Türklerin ezici çoğunluğu Kürt meselesine asla ırkçı
yaklaşmadılar, sorunun kaynağını Kürtlerde aramadılar. Eğer Türkler bu soruna
ırkçı yaklaşsaydı, Türkler ve Kürtler arasında sokak çatışmaları kaçınılmaz
hale gelir, şehirler birbirinden daha hızla ve kesin bir şekilde kopar,
Türklerin çoğunlukta olduğu büyük şehirlerde Kürt gettoları ve Kürtlerin
çoğunlukta yaşadığı şehirlerde ise Türk gettoları oluşur ve temas noktalarında
çatışma kaçınılmaz olurdu. Emperyalizm, bir Kürt sorunu yaratabildi ama asıl
amacı olan sokak savaşlarını yaratamadı. Türküyle Kürdüyle asıl başarı bu oyuna
gelmemek olmuştur. İnsan Irak, Libya ve Suriye gibi ülkelere baktığında
Kemalist Devrim’in ne büyük başarılara ülkemizde ulaştığını gösteriyor.
Hala büyük şehirlerde Türkler ve Kürtler aynı apartmanda,
aynı sokakta birbirlerinin etnik kimliğini merak etmeden yaşayabilmekte, birbirlerinin
mağazalarından alışveriş yapmakta, aynı işyerinde birbirlerine sonsuz bir güven
içindeçalışmaktadırlar.
Türk Bayrağı Benim
Bayrağımdır
En şaşırtıcı sonuçlar Türk bayrağı konusunda Türk ve Kürt
halkının tutumun saptanmasında ortaya çıkıyor.
Kürtlerin %95’i ve Türklerin %98’i “Türk bayrağı benim bayrağımdır” diyor. Türk bayrağına sahiplenme oranı
bu denli ezici. BDP’li seçmenin 76’sı bu
“bayrak benim de bayrağımdır” diyor.
Yine terörün yaşandığı illerde Kürt yuttaş,Türk bayrağına diğer illere göre 3
puan fazlasıyla %97,4 sahiplenmeyle karşımıza çıkıyor.
İstiklal Marşı Benim
de Marşımdır!
Türkler ve Kürtler Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nda “Korkma”
diye özetlenen çağrısına uyuyor. Kürtler %91 ve Türkler %97,6 oranında “İstikla Marşı benimdir” diyor. Yine
ilginç olan diğer sonuç terörün yaşandığı iller diğer şehirlere göre%2 daha
fazla yani %92 oranında İstiklal Marşı’na sahip çıkıyor. BDP’li seçmenin
İstiklal Marşı tercihi ise %59 oranında kalıyor.
KCK Tutuklamaları
Kürtlerin 70,6’sı ve Türklerin %87,7’si KCK’dan
tutuklananlar PKK’nın amacı olarak çalışan kişilerdir derken bu tutuklamalara
Türkler %83, Kürtler ise %61 oranında destek veriyor. AKP’li Kürt seçmenin
%92,8,CHP’li seçmen %59,1 ve BDP’li seçmen ise %16,7 oranında “KCK’lılar PKK’nın amaçları için çalışan
kişilerdir” diye görüşlerini bildirmiş. Tutuklamaları ise AKP %62,5, CHP
59,3 ve BDP seçmeni ise ancak %8 oranında destek veriyor. Tüm araştırmada
sadece bu konuda terörde yaşayan halk diğer şehirde yaşayanlara oranla ciddi
bir biçimde bu tutuklamalara destek vermiyor.
KCK’lıların PKK’ya verdiği desteği %54,8, diğer iller bu soruya %75,4 ve
terörün yaşandığı illerde halk KCK’lıların
tutuklanmalarını %44,1 destekliyorum
derken, diğer şehirlerdeki Kürt halkı buna %65 olarak destek veriyor. KCK
tutuklamalarının çapı ve hukuksuzluklarıyla Kürt halkının vicdanını zedelemiş
görünüyor.
Demokratik Açılım
Süreci ve Kürt Sorununun En Doğru Çözümü İçin Tercihler
Buradaki ortaya çıkan en önemli şey “Demokratik Açılım sürecinin PKK’nın güçlenmesine hizmet etti” saptamasıdır.
Kürt yurttaşların %50’si ve Türklerin %84’ü bu süreç sonucunda PKK’nın ve
KCK’nın güçlendiğini düşünüyor. Aynı algı, devletin Öcalan’la yaptığı
görüşmelerin de PKK’yı güçlendirdiği şeklinde saptanıyor. Bununla birlikte
Kürtlerin %75’i ve Türklerin %35’i Demokratik Açılım’ı gerekli
görmekteler. Adı geçen süreçle Kürtlerin
%40’ı ve Türklerin %20’si devlete olan güvenin arttığından bahsediyor. Bununla
birlikte bu yanıtı tersten okursak, Kürtlerin %60’ında ve Türklerin %80’ninde
ise devlete karşı ek bir güvenin oluşmadığını görüyoruz.
BDP’li seçmenlerin
%96,3 verilen demokratik haklar yetersizdir , %25,9’u Kürtlere eşit
yurttaşlık haklar verilmelidir, %11,1’i yerel yönetimler güçlendirilmelidir,
%40,7’si bölgesel demokratik özerklik verilmelidir ve ancak %7,4’ü ise
bağımsızlık verilmelidir diyor.
Burada Kürt yurttaşlar içindeki BDP seçmenlerinin ezici bir
çoğunluğunun (% 93) bırakalım Türkiye’den ayrılmayı, federatif bir yapı içinde
bile yaşamayı asla düşünmediklerini saptıyoruz. Buradan PKK ve BDP’nin, kendi
seçmenlerinin düşüncelerini dikkatle incelemeleri bu topraklarda gerçekçi bir
politika yapmaları için önemlidir ve asıl katkıyı Kürt sorununa bu yolla
yapabilecekleri unutulmamalıdır. Terörün yaşandığı illerde ülkeden ayrılmak
konusunda tek bir kişinin bile olumlu oy vermemesi işin bir başka yanıdır.
Sınır Ötesi
Operasyonlar, Terörle Mücadele ve Hükümet Politikaları
Türkler ve Kürtler arasındaki en önemli fark “Hükümetin PKK ve Öcalan ile görüşme
yapmasını detekliyorum” veHükümetin
Barzani ile ilişkilerini geliştirerek Kürt sorununun çözümünü katkı yapmasını
destekliyorum” sorularıdır. Buralarda ciddi bir görüş ayrılığı var. Bunun
dışında örneğin “Terörle mücadelede gerek dış politika tedbirlerini gerekse de
terörle mücadele stratejisini düşük düzeyde(%15-23) destekliyorlar.
Gerek Türkler gerekse de Türkler hükümeti terörle mücadele
başarısız bulmaktadırlar.
Bunun dışında gerek TSK, gerek Emnniyet ve gerekse de MİT
terörle mücadelede başarısız bulunmaktadır. Bununla birlikte bölgede yürütülen
güvenlik operasyonları Kürtlerde %64 ve Türklerde ise %93,7 oranında devam
etmelidir fikriyle destek buluyor.
PKK Hangi Dış Güçlerden
Destek Almaktadır
Türkler ve Kürtler ezici bir
çoğunlukta en az %71 en fazla %81 oranında PKK’nın destekçileri olarak Barzani,
ABD ve İsrail’i işaret etmektedirler. BDP’li seçmenler bile PKK’yı %50 oranında
Barzani,%42 oranında ise ABD’yi işaret etmektedirler.Terörün yaşandığı
şehirlerdeki Kürt seçmenlerde ise bu oran sırasıyla %67 ve 69 olarak
saptanıyor. Özellikle bu bölge halkının görüşleri önemlidir ve çalışmaya bir
başka zenginlik katmıştır. Çünkü başka hiçbir grup terör bölgesinde yaşayan
insanlar kadar meseleyi içinde hissedemez ve gözlemleyemez. İçinde bu durumdan
kaynaklanan öznel değerlendirmeler olsa da kanımızca bazı sorularda en önemli
görüş etnik temeline bakılmaksızın bölge insanlarının görüşleridir.
Kandil’e Kara Operasyonu ve Öcalan ve PKK elemanları için af
Siyasi parti ayrımı yapılmaksızın Kürtlerin
%62’si ve Türklerin %87’si bu soruya evet yanıtı veriyor. Bununla birlikte
sınıra yakın kamplara kara operasyonu yapılmasını Kürtler ve Türkler sırasıyla
%67,7 ve %90,7 oranında destekliyor.
Kürt yurttaşların %28’i ve Türk
yuttaşların %2,7’si PKK militanları için af çıkartılmasını desteklerken ,Öcalan’a
ev hapsi için Kürt ve Türk yurttaşlar sırasıyla %17,4 ve %1,6 arasında destek
bulabiliyor. Öcalan serbest bırakılmalıdır diyen Kürt yurttaşların oranı sadece
%7,7 iken bu Türk yurttaşlarda binde 4 seviyesinde kalıyor. BDP’lilerin %39’u
bile ancak “Öcalan serbest bırakılmalıdır”diyebiliyor. Bu oran ev hapsinde
ancak %53,6’ya kadar çıkabiliyor. Burada BDP yöneticileri açısından da üzerinde
düşünmeleri gereken çok önemli nokta ise, kendi seçmenlerinin önemli bir
çoğunluğunun vicdanında bile Öcalan’ın bu meselede oynadığı olumsuz rolün
cezasını onayladıklarıdır. PKK’lılar için genel af BDP’li seçmenler arasında
%78,6 oranında destek bulurken aynı konuda BDP’li seçmen Öcalan için onay
vermiyor.BDP’li seçmen yaptığı bu tercihle bu konuda Öcalan ve PKK liderliğini yalnızlaştırmak istemektedir.
Sonuç; Bu Ülke
Hepimizin
Kendi iradeleriyle belli bir kültür birikiminde, okuma yazma
bilen ve ankete katılanlarının %97’sinin lise, üniversite ve yüksek lisans
düzeyinde eğitim görmüş, Kürt sorunu konusunda duyarlılık gösteren çeşitli
siyasi partilerden yana tercihleri olan, çeşitli etnik ve mezhepler ait 2922
yurttaş “bu ülke hepimizindir” diyor.
Burada okunması ve saptanması gereken kanımızca en önemli
gerçek budur. BDP’li seçmenlerin bile bırakalım Türkiye’den kopmayı, bir
federatif yapı içinde bile yaşamak istememesi ,Türk kardeşlerinin ve
Türkiye’nin elini sıkı sıkı kavradıklarını ve çok güçlü bir ortak yaşama
iradesi gösterdikleri açıktır. Kürt sorunu ancak bu temelde çözüme
kavuşturulabilir. Türkiye üzerinde politika yapan herkes, her devlet, her kurum
bu gerçeği görmeli ve çözümlerini bu gerçeğe dayandırarak yapmalıdır.
Son on beş yirmi yıl içinde tanınan haklar daha iyi
anlatılmalı, “demokratik haklardan ne
anlıyoruz” sorusu berraklaştırılmalıdır.
Biz biliyoruz ki, çözüme asıl katkı, ülkemiz Kürt
yurttaşlarını kucaklayarak, onların uzattığı kardeşlik elini sıkıca kavrayarak
ve Türk Milletinin asli ve asil bir parçası olduğunu onlara hissettirerek
yapılabilir. Bunlar daha çok kültürel hakların ötesinde feodalizmin hem
kültürel hem de ekonomik alanda tasfiyesiyle mümkün görünüyor.
Ülkemizin doğu ve güneydoğusunda tarımın, hayvancılığın ve
sanayi yatırımlarının da ötesinde toprak
devrimi yapılmaksızın bulunabilecek her türlü çözüm eksik kalacaktır. Kürt
yurttaşlarımızın aydınlanması ve özgürleşmesi ancak bu şekilde mümkündür.
Yorumlar
Yorum Gönder