ÇÖP OLMA AYRICALIĞI



Görgüsüzlüğün bir sınırını olmadığını her gün yeniden öğreniyoruz. İzlemek zorunda kaldığımız bu  “görgüsüzlük” ülkemiz için büyük kayıplara yol açmakla birlikte, bir insanın yaşamdan öğrenecekleri açısından paha biçilemez önemdedir
Komşunuz aç yatarken, eşinizin parmaklarında elli bin TL’ lik deve gözü büyüklüğünde elmas yüzük olması artık sıradan kabul edilebilir devlet işlerindendir. Çünkü artık ne yazık ki görgüsüz devlet “adamlarının” eşleri de devleti temsil etmektedir ve devleti temsil edenin yüzüğü en az görgüsüzlüğü kadar büyük olmalıdır. Aslında buradan devletin de görgüsüzleştirilmesine ulaşıyoruz.
Gemiciklerden bahsetmemize gerek bile yok, ne de olsa onlar oğlunuzun sünnetinde veya düğününde takılan takıların bir karşılığıdır.
Görgülü devlet adamı bu takıları devletin kayıtlarına aldırırken, görgüsüz devlet adamı oğluna gemicik aldırmaktadır.
Buradan öğreniyoruz ki, görgüsüze takılan takının büyüklüğü de görgüsüzün erdemsizliği kadar büyüktür.
Aslında görgüsüzün gördüğü tek şey kendi çıkarıdır, kendisidir.
Görgüsüzlük bana göre en çok bencillikle özdeşleşir, “önemli görülme isteği” ayrıca anılmaya değerdir.
Meşru yollarla kendini önemli kılamayan görgüsüz, sahip olduğu maddi zenginliklerle ön plana geçer.
Maddi zenginlikler kimi zaman gerçekten maddidir, paradır, değerli taştır ama kimi zaman da makamdır, mevkiidir, ünvandır.
Görgüsüz kimi zaman bunlardan sadece maddi olana sahiptir, kimi zaman da ünvana, makama. Ama bazen de görgüsüzlerin en görgüsüzünün ikisine de sahip olduklarını görürüz.
Yani görgüsüzün hem mala mülke hem de makam veya mevkiye sahip olanları da vardır.
Son saydığımız bu zengin ama aynı zamanda makam sahibi görgüsüz genellikle ilk önce makama sahip olur, sonra da makam ona parayı sağlar.
Bu tip görgüsüzler aslında hırsız görgüsüzler sınıfına da girer. Ya da hem hırsız, hem görgüsüz ve hem de “devlet adamı” olarak da anılırlar.
Hırsızlıklarını makamlarının saklayabileceklerini düşünürler ama bilmezler ki, kabak gibi ortadırlar.
Zaten görgüsüzler hep ortadadırlar, hep göz önündedirler.
Arkada durmasını bilmezler, bahsedilmek isterler, pohpohlanmak isterler, övülmek büyük gereksinimleridir.
Övülmek ve övünmek onları açıklayan Türkçemizin en güzel sözcükleridir.
Eşek gözü elmas yüzükleriyle övülmek isterler, gemileriyle, güçleriyle övülmek isterler ve hatta bazılarının “üçe kapatma” yetenekleriyle de övülmek istendikleri ama bunu toplum önünde değil, kendi dar gruplarında yapılmasını istedikleri söylenir.
Çünkü “üçe kapatma” yeteneğinin başkaları tarafından taklit edilmesini istemezler. Öyle ya, böylesi bir durumda, başkaları üçe kapatırken, kendileri hedef malı mülkü üçe kapatamayabilirler.
Üçe kapatma konusunda rakipsiz olmak isterler.
22 Temmuz tarihli Aydınlık’ın manşetinden öğreniyoruz ki, son zamanlarda bir de camii görgüsüzleri ortaya çıkmış.
Biz bunu namazda en ön safta bulunma gereksiniminin yarattığı bir başka görgüsüzlük olarak tanımlayabiliriz.
Orada Allah’a daha yakın olma isteğiyle birlikte, sıradan ve değersiz fanilerle Allah arasında bir koruyucu set oluşturma isteği olduğunu düşünürseniz ayrıca yanılırsınız. Çünkü görgüsüzlerdeki Tanrı sevgisi de görgüsüzcedir ve sıradan fanilere bu tutumlarıyla demektedirler ki “benimle iyi geçinin sizin Tanrı katındaki değeriniz en fazla dünyadaki değeriniz kadardır, haddinizi biliniz”
Ayrıca, bu tip görgüsüzlere göre , “hocaya en yakın safta namaz kılanlar Tanrı tarafından daha iyi görülüyor “olmalı.
Tanrı kör olmalı ki, camiinin ön safları dışındaki herhangi bir noktasında namaz kılan kişi, Tanrı tarafından görülemediği için sevap kazanamıyor olmalı.
Bu yüzden yer ayırtıyorlar, ön safları kapıyorlar; devlet tarafından maaşları ödenen adamları önden gidip yer tutuyor, görgüsüz kişi geldiğinde “yer tutucular” yerlerini görgüsüzlere terk ediyorlar.
Bununla da yetinmeyen görgüsüz bu kez camide özel çalışma ofisleri yaptırıyor, devlet adamlarını bu ofislerinde kabul edip politika ve dini aynı mekana sığdırıyorlar.
Biz bu tip görgüsüzlere artık bir şey demeyiz.
Yalnızca yazımızın başlığına dikkatinizi çekmek isteriz.
Bunlar ÇÖP’ tür.
Hemen yanlış anlamayın lütfen.
“Çok Özel Personel”dir bunlar.
Bir gün Türk halkı tarafından deliğe süpürülmesi önlenemeyecek çöplerdir!

Yorumlar

  1. Senin yazına yazacak yorum bulamadım..sadece, sen ve ben bizim gibi düşünüp vatanseverlik yanında dinimizin imanımızında olduğu topluluk hep bir ağızdan; görgüsüzlüğe göz yumanlara karşı şöyle bağırıyoruz.." kral çıplak " ..Ne alakamı !! kel alaka değil..Her yaptıklarını doğru bulanlar sayesinde yapıyorlar..yüzüğü gözümüzede sokarlar , aydınları içeride atarlar.. KRAL ÇIPLAK..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Hayatın Özeti ya da Yeşil Mavi Hayat

Çukurova'da Fransız!a İlk Kurşun

920'nin 16 Mart'ı...