Kayıtlar

PARTİ VE DEVRİM

Resim
Tarih:  2015-07-23 12:01:20 "Sosyalist Devrim ve Milli Demokratik Devrim arasındaki farklar ve daha önemlisi her bir devrim için gerekli zemin bugün yeterince bilinmediğinden, gençlerde “sosyalizm” vurgusu gönülleri okşuyor. Meseleyi ileride bu açıdan da tartışmak yerinde olacaktır."  Kubilay Kızıldenizli / Teori Dergisi Yazı Kurulu Üyesi Maalesef cihazım kaydetmediği için Aydınlık’ta yayımlayamadığım bir söyleşide, “sosyalist” solun önemli önderlerinden biri “Merkez ülkelerde yapılacak devrim (zayıflayacakları için) bizim gibi ülkeleri olumlu etkileyecektir” anlamına gelen sözler söylemişti. Bu acınacak bir durumdur, çünkü hâlâ Fransa gibi ülkelerde olacak “devrimi” ülkemizde bekleyenler ve yarar umanlar var. Sosyalist Devrim ve Milli Demokratik Devrim arasındaki farklar ve daha önemlisi her bir devrim için gerekli zemin bugün yeterince bilinmediğinden, gençlerde “sosyalizm” vurgusu gönülleri okşuyor. Meseleyi ileride bu açıdan da tartışmak yerinde olacaktır. Aydınlık’ta kon...

Çukurova'da Fransız!a İlk Kurşun

Resim
Adana’nın Kurtuluşu 5 Ocak 1922’dir. Ancak Adana’nın Fransız işgalinden kurtuluşunu sadece Adanalı Kuvayı Milliyecilere bağlamak doğru değildir. Aslında 5 Ocak 1922, tüm Çukurova’nın emperyalist Fransız işgalinden kurtuluşunu simgeler. Bu süreç Dörtyol’da, Kozan’da ve tüm Çukurova’da Fransızlara karşı yapılan “çete” savaşıyla başlar ve Sakarya Meydan Savaşı’nın kazanılmasıyla Fransızların direncini tamamen kırar. Tüm Anadolu’da düşmanı bozguna uğratan mermilerin ilki Çukurova’da sıkılmıştır. Bu satırların yazarı da buna inanıyor. Bu konuda gerek İzmir’de Hasan Tahsin’in gerekse de Balkesir’de 15 Mayıs 1918’de ilk kurşunun atıldığına ilişkin tezler de vardır. Burada önemli olan Anadolu’da düşmanla yapılan savaşta kuvvetler arasındaki tatlı yarıştır. Türkiye’nin Güney’i ve Doğu’su, Batı’sından daha önce uyanmıştır. Dörtyol’da örgütlü bir şekilde atılan kurşunlar bunu işaret eder. Dörtyol’u Fransız üniformaları içinde işgal eden Ermenilerin yaptıkları zulme daha fazla ka...

Birleşebileceğimiz Hayali Bir Atatürk Yok

Resim
Sayın Alogan, Merkez Sağ’ın temellerini “hür teşebbüs, ABD-NATO’ya tam bağlılık ve popülizm” olarak sıralıyor. Aslında halk dalkavukluğu veya halk avcılığı sadece Merkez Sağ’ın değil, Atatürk dönemi sonrası tüm iktidarların sarıldığı “ip” oldu. Örneğin Atatürk hayatını kaybettikten hemen sonra, İnönü döneminde “Demokrat Parti’nin elindeki kozu almak gerekçesiyle” din derslerinin yeniden müfredata alınması buna ilginç bir örnektir. Aslında Sayın Alogan’ın işaret ettiği önemli bir nokta var; 1950-80 döneminde olduğu gibi, günümüzde Merkez Sağ’ın toplumsal tabanı var mıdır? İkinciyi ise biz ekleyelim; Sayın Alogan’ın yukarıda sıraladığımız 1950-80 dönemindeki Merkez Sağ’ın siyasetlerinin aynını bugün savunan bir Merkez Sağ aydını kaldı mı? Sorunun bu şekilde sorulması Yavuz Alogan’ın dile getirdiği fikirleri daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Bugün Merkez Sağ’ı temsil ettiğini düşünen değerli aydınlar vardır ve bu aydınlarımızın bir kısmı Yavuz Alogan’ın belirttiği gibi Ay...

Demirtaş'a "Komünist" Bir Mektup

Resim
Cuma, 22 Ağustos 2014 12:37 TKP’deki bölünmeden sonra kurulan Halkın Türkiye Komünist Partisi, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından Selahattin Demirtaş’a bir kutlama mektubu gönderdi. HTKP Merkez Komitesi imzalı mektup, TKP döneminde izlediğimiz PKK çizgisi ile arasına sınır çekmeye çalışan tutumdan vazgeçildiğini gösteren önemli bir belge niteliğindedir. “Emperyalizme karşı ortak mücadele” konusunda vurgularla dolu olan mektup, PKK-HDP-BDP çizgisinin emperyalizmle işbirliği yaparak “etnik hakları” sağlama konusundaki fiili politikasına en küçük bir eleştiri içermiyor. Bunun aksine Selahattin Demirtaş’ın seçim sürecindeki “samimi” açıklamalarının ülkemizdeki “sosyalizm mücadelesine” katkısı olacağını belirtiyor. Kısaca bu mektup, seçim sürecinde hiç de “hayret etmeden” tanık olduğumuz Amerikancı merkez basın ve yayın kuruluşlarının ve onların yazar ve programcılarının Selahattin Demirtaş’ı “parlatma” ve “sevimli” gösterme tutumuyla buluşuyor. 20.08.2014 tarihinde İleri Haber adlı...

Nuh’un gemisinde yeni bir sefere çıkıyoruz

Aydınlığa can kurban! Aydınlığa adanmışız, Türkiye halkının aydınlığına, büyük insanlığın aydınlanmasına! Feda olsun! Gözünüz aydınlık! Gözümüz aydınlık! Onunla görüyoruz. Hem gözümüzü, hem gönlümüzü aydınlatıyor. Aydınlık, adı üstünde ulaştığı her menzile aydınlık taşıyor. Gözünüz aydınlık! Yeni bir sefere çıkıyoruz! Yolumuz aydınlık! Yükümüz aydınlık! Kök boya Türkiyemizin yaşayan en eski gazetesidir. 1 Haziran 1921 günü, İstiklâl Savaşı’nın ateşi içinde doğdu. O ateşle yanıyor. Kurucusu Dr. Şefik Hüsnü Değmer. Rengini o verdi. Kök boyadır. Bin yıl geçse solmaz, hep alev alev yanar. Yunus Emre gibi bin yıllara yana yana yürüyecektir. Yanacaktır ki, Türkiye’yi aydınlatsın! Emekçi halk için yanan fedai geleneği en büyük güç kaynağıdır. Hazreti Nuh’un seçtikleri ve Fikret Otyam’ın seçtikleri Nuh’un gemisidir Aydınlık! İnsanlığın değerlerini tufanlardan kurtarır ve geleceğe taşır. Aydınlık’ın 1920’lerden bu yana kadrosuna bakın, en başta Nâzım Hikme...

Ulusalcılar ABD ile Müttefik Olmayı Kabul Etmez

Resim
17 Aralık operasyonunun birkaç yıl öne çekilmesine neden olan, ‘Haziran Ayaklanması’dır. Mehmet Bori’nin ABD’ye ‘pazarlık yapıp anlaşın’ diye işaret ettiği güçler, gerçekte ulusal güçler değildir, NATO-solcular’dır 31 Ocak Cuma günü Aydınlık gazetesi, Mehmet Bori’nin “Galiba Ricciardone gidici” başlıklı bir makalesini yayımladı. Bori, Türkiye’yi “eksende tutmak” için ABD’nin dört müdahalesinden söz ediyor. Washington’un isteği dışındaki “eksen kaymalarından” ilkinin “sol geçmişi olan insanlar kabul etmeseler de 1960 “darbesi”, ikincisinin 12 Mart 1971 darbesi, üçüncüsünün 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve dördüncüsünün ise 28 Şubat Post Modern darbesi olduğunu belirtiyor. 28 Şubat’la “siyonizme uzak duran, ABD ve AB ile bütünleşmeyi istemeyen ve Türkiye’nin kendi NATO’su, Ortak Pazarı ve Birleşmiş Milletler kurmasını arzu eden Necmettin Erbakan iktidardan uzaklaştırılarak, Milli Görüş hareketinin anti-emperyalist tarafı budanmıştır” değerlendirmesini yapıyor. 2007 yılına değin h...

İkinci Dil Şehir Devletleri Demektir

Resim
Anadilde eğitim bir demokratik hak veya insan hakkı meselesi değildir. İnsanlığın sosyo-ekonomik gelişimiyle ilgilidir. Eğer kabileleler veya şehir devletleri şeklinde birbirinden uzak bir hayat  yaşayacaksak, her etnik topluluk en az 7-8 yüz yıl önce olduğu gibi kendi yoluna devam edebilir, kendi diliyle eğitim yapabilir. Ancak bu durum insanlığın denediği ve terketmek zorunda kaldığı bir tecrübedir. Dil, ulus devletlerin temelidir. Şimdi ulus devletlere itiraz edebilir, reddedebilirsiniz ama yerine şu anda koyabileceğiniz başka bir örnek de yoktur. Sosyalist devletler dahil milletler ulus devlet yapılanmasına göre örgütleniyorlar. Ulus devletler çağdaş ugarlığın temelidir. Sadece devlet işlerinin yürümesi için değil, günlük yaşamın devamı için ülkenin her yanında kolayca anlaşabileceğiniz ortak bir dile gerekesinim var. Bu bir tercih değil, zorunluluktur. Dünyada yaşayan 4000 dil olduğu biliniyor ama ancak 120 tanesi eğitim dili olabiliyorsa, bu gerçeğe saygı duymak ve insanlı...