Çözümleri konuşma zamanı
Çözümleri konuşma zamanı
Kubilay Kızıldenizli
Teori Yazı Kurulu Üyesi
Çok zaman geçirmeden elimizdeki mevcut tüm olanakları
kullanarak ülkemizin özellikle ekonomik ve güvenlik sorunlarının çözümlerini Parti
disiplini ve platformu üzerinden dalga
dalga ve üstelik yüksek perdeden milletimizin önüne getirme görevi ile karşı
karşıyayız.
Ekonomi konusunda yazılmış neredeyse tüm makaleleri
taradığımızda içinde pek azının gerçekçi çözümler içerdiğini görüyoruz. Önümüze
çözüm olarak sürülenlerin tamamına yakını ya ülkemizdeki mevcut “mafya tarikat gladyo
sisteminin” yarattığı ve yine aynı sistem içinde “çözüm” önerileriyle doludur. Ayrıca yine aynı makaleler, küresel düzeydeki
önemli aktörlerin davranışlarının veya alacağı kararların ülkemiz ekonomisini
nasıl etkileyebileceği ile ilgili. Bakınız söz konusu “çözüm” önerileri,
ekonominin emperyalizm temelli küresel “öksürüklerinden” nasıl korunacağımızdan
çok aynı hastalıklı sistemle daha fazla nasıl bütünleşmemizle ilgildir.
Kıt malların
biliminden kıt paranın “bilimine”
Üniversitelerde verilen Ekonomiye Giriş dersinin daha önsözünde
ekonomi için “kıt malların bilimi” tanımı kulanılır. Yani bu basit anlatım bile
ekonomi dediğimiz şeyin öncelikle üretimle ilgili olduğudur. Oysa televizyonlarda
ekonomiyle ilgili günlük programları izlediğimizde, davet edilen konuklar
arasında üretim alanında faaliyet gösteren bir temsilciyi bulmanız mümkün
değildir. Örneğin ben bugüne kadar ülkemizde büyük ölçekli üretim yapan söz
sahibi kuruluşların temsilcileriyle yapılan bir programa rastlayamıyorum. Rastlasak
da mevcut siyasi iktidardan korkularından genel geçer ifadeler
kullanmaktadırlar. Oysa hemen hergün İMKB temsilcisi veya bir borsa uzmanı,
İMKB’den başlayarak dünyadaki önemli menkul kıymetler borsalarındaki işlem
hareketlerine bakarak “ekonomiyi” yorumlar ve dünya borsalarındaki
dalgalanmaların ülkemiz ekonomisi üzerine etkileri konusunda “yatırımcıya” bir
yol haritası vermeye çalışırlar. New York veya Londra borsalarındaki
dalgalanmalar ülke ekonomimizi nasıl etkiler? Bu sorunun yanıtını üretim
ekonomisinin içinde bulmak mümkün değildir. Bu ve benzer sorularının yanıtını üretim
ekonomisinin içinde aramak çölde buz kaynağı aramak gibi imkansızdır.
Amerikan Merkez
Bankası on gün kadar önce “faizlerin arttırılmasının ABD ekonomisi için orta
vadede olumlu etkileri olacaktır” gibi bir açıklaması doların aynı gün 4 TL’ye
dayanmasına yol açtı. Ardından T.C.
Merkez Bankası’nın piyasaya dolar sürmesiyle yükselişin önüne geçilebildi. ABD Merkez Bankası’nın bir karar daha alarak
faiz artışına gitmemesi, TL’nin ve gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin
yeniden değerlenmesine yol açtı.
Okyanus ötesindeki bir ülkenin merkez bankasının alacağı bir
karar sizin paranızın değerini belirliyorsa, buna bağlı olarak üretim yapan
kuruluşlarınızın bir kaç saat içinde borçları sizin paranızın değerinin kaybı
oranında tüm üretim girdilerinin maliyetleri artıyorsa ve bu durum döviz cinsinden borçarını
ödeyebilmek için finansman açığı yaratıyorsa buna basitçe ‘kırılgan ekonomi’ denir.
Peki böyle mi olmalıdır, tüm çarkları çeviren, üreten ve halkın
gereksinimlerini karşılayan üretiminiz bu şekilde korumasız mı bırakılmalıdır?
24 Ocak 1980’de açıklanan ekonomik kararlarını, bugün
ekonomimizin geldiği noktaya baktığımızda daha iyi anlıyoruz. Ekonomi üzerinde
devletin müdahalesini ve bunun araçları olan kamu kuruluşlarını hedef alarak
özelleştirmeleri sopayla (12 Eylül) başlatan bu kararlar bugün ekonomimizi
camdan kulelere getirmiş bulunuyor. Üstelik bu camdan kuleyi koruyacak bırakın
gümrük duvarları gibi sağlam bir yapıyı basit bir tel çitimiz bile yok.
Bugün “ekonomimiz neden böyle” sorusunu sorarak, gelişmekte olan
ülkeler için morgu işaret eden Mafya-Tarikat-Gladyo sistemi içinde çözüm
aramaktan çok, çözüm olarak Milli Direniş Ekonomisini adım adım nasıl örgütlememiz
gerektiği üzerinde yoğunlaşmalıyız.
Milli
Direniş Ekonomisi, Güçlü Siyasal Önderlik
Bugün, söz konusu Milli Direniş Ekonomisini örgütlemek ve
bunun siyasal kuvvetini (Milli Hükümet) kurma görevi ile karşı karşıyayız. Teori
Dergisi, bu ayki 325. (Şubat 2017) sayısında Vatan Partisi Genel Başkan
Yardımcısı Prof. Dr. Semih Koray’ın “Ekonomide Yapısal Dönüşüm İhtiyacı” adlı
bir makalesini yayımladı. Söz konusu makale Türkiye ekomisinin artık bilinen
durumunu anlatmaktan çok gerçekçi ve ulaşılabilir çözüm önerilerini içerdiği,
ekonomi ve siyaset arasındaki ilişkiyi olması gerektiği zemine oturttuğu için
Aydınlık okuyucularının okumasını kuvvetle öneriyoruz. Tam da bu noktada Vatan
Partisinin Milli Hükümet Programı bu değerli makale ile birlikte yeniden
okunmalı ve güncel tutulmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi ve Milli Direnme Ekonomisi
AKP yöneticileri “orduya kumpas kurulduğunu çok geç
farkettiklerini ve bu konuda aldatıldıklarını “ açıklamışlardı. Daha sonra “Fettullah
Gülen konusunda da aldatıldıklarını, hata yaptıklarını” açıkladılar. Bugün biz
kendilerini Cumhurbaşkanlığı sistemi için de ileride aldatıldıkları konusunda
açıklama yapıp “mahçup” duruma düşmemeleri için uyarıyoruz. Gerek milli direniş
ekonomisini kurmak, gerekse de Vatan Savaşı için cephede savaşan TSK’yı
başarılı kılmak için tek bir siyasal kuvvet yeterli değildir. Bu nedenle çözüm,
olabildiğince milli karakterdeki tüm sınıfların siyasal kuvvetlerinin tekleştiği
bir siyasal kuvvetle (Milli Hükümet) ülkemizi kapsayan kara bulutları dağıtmakla
mümkündür.
Sayın Semih Koray’ın ifadesiyle “ ekonominin yoğunlaşmış
şekli olan siyasette” başarılı olabilme zorunluluğu bakımından, güçlü bir
ekonomi ancak tüm milli sınıfları sağlam bir ekonomik yapıda birleştirecek bir
milli seferberlikle kurulabilir. Milli seferberlik ise sadece bir zümreyi
refaha kavuşturacak yönetsel araçlara (başkanlık sistemi) sahip olmakla değil
ama tüm milli sınıfların çıkarlarını gözeten politika ve araçlarla olur. Bu
nedenle Vatan Partisi’nin Milli Hükümet Programı emperyalist sistemin ülkemize
yönelik çıkarlarına karşı tek sistem dışı seçenektir. Bu seçenek aynı zamanda
ülkemizin Avrasya’da izleyeceği siyasetlerin sağlam ve bölge ülkeleri
bakımından da güvenilir alt yapısını oluşturmaktadır.
Aydınlık okuyucularının Teori Dergisi’nin içinde
bulunduğumuz ayda yayımlanan 305. Sayısınında yer alan Sayın Mustafa
pamukoğlu’nun “Ekonomideki çıkmazın çözüm seçenekleri”, Prof. Dr Ayhan Çıkın’ın
Yeni bir kooperatifçilik çağı”, Yıldırım Koç’un “Türkiye’de iktisadi krizler ve
işçi sınıfı” makalelerini ve Prof. Dr. Zafer Toprak’la yapılan “ Birinci Dünya
Savaşı’ndan Cumhuriyet’e Türkiye’de devletçilik” başlıklı söyleşisini okumasını
öneririz.
Yorumlar
Yorum Gönder