BALKONCUK

20 Derece, 37 dakika, 33,07 saniye Kuzey ve 87 Derece, 04 dakika, 02,76 saniye Batı...

Ve burada bir balkon var ama ne balkon ha!

Demir korkuluklarından denizin veya dağ manzarasının görülemediği ve sadece karşısında çip çirkin, sap sarı bir binanın göründüğü mini minnacık bi şey bu balkon!
Dışarıdan bakıldığında "zevksiz" Fransız tadındadır kendisi...
Aslında balkon olarak yapmayacaklarmış da utanmışlarda yapmışlar gibi.

Yok yok en iyisi biz buna "balkoncuk" diyelim.
Yani tek odalı evin dışarıya doğru uzanmış çıkıntısı gibi bir şey.

Sanırım demirleri beyaza boyalı, topu topu bir buçuk metrakarelik tabanı işte fayans gibi bir şeyle kaplı, çirkin mi çirkin, balkon olmaya öykünen zavallı bir şey işte!

Hani kendini büyük göstermek için şiştikçe şişen ve sonunda patlayan kurbağa misali...

Artık mimarın zevksizliğinden mi, paranın azlığından mı bu halde yapılmış bunu bilemeyeceğiz.

Kiralayan sahibi de bilmiyor zaten!

Aslında ben, 20 Derece, 37 dakika, 33,07 saniye Kuzey ve 87 Derece, 04 dakika, 02,76 saniye Batı' da konuşlanmış harikulade bir şehre gittim ama zamanımın çoğunu, gezimin en güzel anlarını bu balkonda geçirdim.

"Biz balkona, balkon bize yarenlik etti" dersem inanır mısınız?

İnanmayın, kupkuru bir balkoncuk bir insana yarenlik eder mi hiç?

Ama bu balkoncukta "kardeş-yoldaş" karışımı biri de olursa her şey mümkün.

Ve işte bu şehirde benim "kardeşim", "yoldaşım" yaşar..

Esmer bir Anadolu yiğidi...

"Kardeşim" dedim; Sadece anamız- babamız bir değil..
Ne aynı ananın karnında yatmışız ne de aynı babadan gen almışız.

Arkadaş kardeşliği bizim kardeşliğimiz.

İşte kardeşimle ben, tam beş gece sabaha değin bu balkoncukta birbirimize yarenlik ettik.

Balkonda karşı karşıya yere oturduğumuzda, ayaklarımızdan birini birbirimizden "korumak" zorundaydık; Çünkü koyacak yer bile bulamıyorduk!
Elimizdeki bardağımız balkon demirinin üzerine ancak konabiliyordu ama ne bardak kırıldı, ne balkoncuk dar geldi, ne de yalnız hissettik ülkemizden binlerce kilometre ötesindeki bu memlekette.


Hani " boyutları değil işlevi önemli" denir ya... Bu balkoncuk iste bu sözün kanıtı!

Ne türküler söyledik, ne şarkılarla çınlattık bu balkoncuğun bulunduğu Playa Del Carmen' in adını bile hatırlamadığım sokağında..
Ama şarkılarımızı da, sohbetimizi de sadece bu balkonda söyledik.

Arkadaşlığımızı tazeledik, içkilerimizi "sızdırdık" içmekten; biz sızmadık, içkiler sızdı gecenin sonunda.

Türkiye' mizin bize öğrettiği kardeşliği taşıdık yeni dünyanın eskimiş arka bahçesine.

Ne zaman artık benzer bir balkon görsem , Bülent Beydilli' nin kardeşliğini anımsıyorum.
Ve beş günde 24 saati saati aşan içten sohbetimizi elbette.
Kana kana içtim arkadaşlığını Bülent' in...
Kana kana içtim sıcacık kardeş samimiyetini!

"Ve iyi ki yaşıyorum ve arkadaş biriktiriyorum" yaşamımda...

Bir insan, ancak bir insan karşısında insan olduğunu hissediyor ve ben nereye bakarsam bakayım bakmaya değer insanlarımı görüyorum.

Benim en büyük zenginliğimdir bu!

Ve Üstünü hiç bir yerde bırakmam!

Alırım yanıma götürürüm her yere.

Asla bırakmam.

Aslan!!!
















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Hayatın Özeti ya da Yeşil Mavi Hayat

Çukurova'da Fransız!a İlk Kurşun

920'nin 16 Mart'ı...