Kuvvetler Birliği

Önce birkaç tespit:

1- 12 Eylül 2010, 12 Eylül 1980' i "rahmetle" aratacak bir tarih olacak. Bu acı deneyimi hep birlikte yaşayacağız.Son 12 Eylül' den itibaren yaşanacak olan süreç, bir on yılı almayacak kadar geçecek kısa bir süre içinde yaşamını bizim gibi geçirebilecekleri başka bir ülkesi olmayan, yani vatansız olmayan bizler ve onların çocukları için çok acı bir tecrübe olacak.
Burası kesin!
Hiç lafı evelemeden gevelemeden söylüyorum; Türkiye, evlatlarının kanlarını dökeceği bir sürece girmiştir ve ülkemizin aydınlıktan yana güçlerinin bunu durduracak platformları dönülmez bir şekilde yıkılmıştır.
Türkiye, son referandumla "boyun kemiklerinden" kesilmiştir.
Ne yazık ki, tatilini bir gün önceden kesip ülkesi için iradesini göstermekten kendini alıkoyan "modern" insan önümüzdeki yıllarda gericiğin en güçlü savunucusu olmaya doğru hızla evrilecektir. Bunu da göreceğiz. Çünkü konforunu herşeyin üzerinde tutan insan, sahip olduğu konforu korumak için kendini karşı safa atacak ve orada konumlanacaktır.
Bu hayatın utanç duyulacak bir cilvesidir.
***
2-Ülkemizin maviliklere açılan kıyı şeridi hariç ve elbette Tunceli istisnası dışında- ki bu şehir çok önemlidir ve son 30 yıldır etnik temelli politika yapılan ülkemizde "Kürt" çoğunluklu ve zamanında Cumhuriyet' in en acı tecrübesini yaşmış olmasına rağmen, doğru duruşu göstermiştir- . Bu alanlar dışındaki tüm Anadolu, Amerikan' ın ve "modern" Batı' nın yönlendirdiği ve denetlediği iki karşı devrimci güce teslim edilmiştir. Bu güçler Kürt Milliyetçiliği ve başta Fettuhlahçılık olmak üzere tarikatlardır. Ve  üst yapıda ve yerel ekonomide hala önemli bir yere sahip olan feodalizmdir.
Elbette Karadeniz kıyılarından yükselen gerici Türk milliyetçiliği de buna dahildir. Bu milliyetçi akımın bizim anladığımız anlamda kökleri Kurtuluş Savaşı' mıza dayanan anti-emperyalistTürk Ulusalcılığıyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
***
3- ABD' nin planlayıp yönettiği bu son senaryo/kurgu başarılı olmuş ve Cumhuriyet "Kuvvetler Ayrılığı" ilkesini yasal olarak kaybetmiş ve "Kuvvetler Birliği" ile yönetilmeye doğru hızla getirilmiştir ve bunun adı ne yazık ki Meşruti -Monarşidir. Başkanlık sistemi söylemlerinin altındaki anlam budur.
***
Peki kritik önemde bir soru olarak, bizler teslim olacak mıyız? Benim kişisel yanıtım elbette "hayır!" Çünkü Türkiye' nin devrimcilerinin Jön Türkler'den ve Mustafa Kemal' den aldığı devrimci mirası buna izin vermez. Ancak gerici sistem kendini savunmak için "Kuvvetler Birliği'ni" yüz yıl sonra yeniden keşfedip tüm ulusal ve devrimci güçleri ve devleti denetim almaya çalışıyorsa, buna karşı güçlerin, yani bizlerin artık kuvvetlerini "ayrı" tutmaya hakları kalmış mıdır?

Ankara'ya her gittiğimde  Anıtkabir'e gitmeye çalışırım. Bu kez ayrıca Ankara'da Karşıyaka Mezarlığı' na gittim. İlk kez Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Ulaş Bardakçı, Mahir Çayan ve 1968' in liderlerinden ve şahsen tanıma onuruna sahip olup saygı duyduğum büyük devrimci Hasan Yalçın' ın mezarlarını ziyaret ettim.

Ve bir kez daha anladım  ki, bu büyük devrimcilerin anılarına yapılabilecek en büyük saygısızlık, canlarını verme pahasına giridikleri mücadelenin mesajlarını anlayamamaktır.

Onlar ve Türkiye'nin son yüzyıldır düşen şehitleri yanyana omuz omuza yatmaktadırlar. Bizler ise toprağın üzerinde ayrı ayrı durmakta ve topladığımız güçleri heba etmekteyiz.

Bugün bu ülkenin sosyalist ve ileriden yana güçlerinin önündeki görev her türlü günlük politik çıkar ve kaygılardan uzak durarak, EMEP' ten İşçi Partisi'ne ve sosyal demokrat CHP' ye kadar tüm örgütlü güçleri ortak bir hedefte birleştirmek ve emperyalist Batı destekli bu projeyi geçersiz kılmaktır.

Türkiye etnik temellere bölünemeyecek kadar "küçük" ama birlikte yaşama iradesini gösterme cesaretine sahip olacak kadar büyüktür. Emperyalist Batı' nın anlayamadığı budur!

Yugoslavya' ın kurucusu büyük devrimci Josef Broz Tito' nun dediği gibi " Emperyalizm bir gün Yugoslavya'yı parçalayabilir ama Mustafa Kemal' in kurduğu ulus devleti parçalayamayacak."

Kesilen boyun kemiklerinin yerine Türkiye' nin evlatları tunçtan olanını elbette yapacaktır!

Emperyalizmin devletimiz için ürettiği proje olan "Kuvvetler Birliği' ne" karşı, devrimcilerin ve Türkiye halkının "kuvvetlerinin birliği" denklemin devrimci çözümünü üretecektir.

Biz devrimcilerin ve Türkiye halkının düşmanlarımız kadar aklı yok mudur?

Yoksa da yoktur! Biliyoruz ki,  mezbahaneye götürülen koyunun düşüncesi önündeki ottur!

Bugün çok geçmiş olmakla birlikte yapmamız gereken bu otu burnumuzun tersiyle itmektir.

Yorumlar

  1. "Bizler ise toprağın üzerinde ayrı ayrı durmakta ve topladığımız güçleri heba etmekteyiz" çok güzel bir cümleydi aralarında silinip gitsin istemedim...

    YanıtlaSil
  2. CUMHURİYET...CUMHURİYET....CUMHURİYET...
    Tek kelime ile CUMHURİYET'ciyim....

    YanıtlaSil
  3. Çok doğru tespitler. sizi kutluyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Hayatın Özeti ya da Yeşil Mavi Hayat

Çukurova'da Fransız!a İlk Kurşun

Sosyal Stiller