Kayıtlar

Kasım, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MEZARLIK AĞAÇLARI

Üzüntüler yaşarız. Geçer hepsi. Aslında geçen sadece ilk anın şiddetli acısıdır, üzüntünün aslı ise kalır. Aynı, bir nehrin taşıdığı millerin denizlerin ağzında birikmesi gibi.. Yaşamın kendisi durmaksızın akan ve  sayısız kaynaklarla beslenen bir nehir değil midir zaten? İşte bu kaynaklardan bazıları "mutluluk mili" taşırken, çoğunluğu ise "üzüntü mili" taşırlar. Sadece hangisinin, sizi hangi anınınızda ziyaret edeceğini bilemezsiniz. Ama bildiğiniz bir şey varsa,  kesinlikle bir gün "üzüntü ya da sevinç" tarafından ziyaret edileceğinizdir. Rastgele bir ziyaretçiniz olacaktır. Aslında yaşamlarımız "rastgel"e değildir, beğenilerimiz, mutluluklarımız hep önceden belirlenmiş ve zihnimizde şekillendirilmiştir. Üzüntü, sevinç, acı, keder, mutluluk ... Bir sarmalı oluşturan elemanlar gibidirler; iç-içe, birbirinden kopamayan. Tutkalı insan yapısı olamayacak kadar sağlam ve  sevinçleri  ise o kadar uzaktır insana. Birey, kendi

Van, Soğuk, Karakol, Padişah ve Ben..!

Dün gece Beşiktaş Emniyet İlçe Merkezindeydim. Bir arkadaşım trafikte tartıştığı biriyle yumruklaşmışlar. İstanbul trafiğinin derdini çekmek zordur. Sinir, dengesizlik, patırtı ve gürültüye yol açıyor. Karşılıklı davacı olunca da işlemler uzadıkça uzadı.   Önce hastaneye götürüldüler. Darp var mı yok mu diye..   Saatler geç...ti gelene kadar. Hava soğuk. Gece vakti sıcak bir çay içip, ısınacak kapalı bir yer yok. Mecburen Emniyet önünde can sıkıntısı ve ısınmak için volta atıp duruyorum. Arkadaşıma da kızıyorum, için için. 'Halk içindeki çelişmeleri' şiddete başvurmadan çözemedin" diye.   Van'da soğukta, çadırlarda yaşayanlar aklıma düşüyor. Nasıl yaşarlar böyle soğuk da? Can dayanır mı? Nöbet tutan polise yaklaşıyorum. Hava soğuk ."İçeride bekleyebilir miyim?" diye. Soğuğu billiyor. "İçeride oturun" diyor.   İçeriye adımımı atıyorum,ısınmak ve oturmak için. Emekliliği çoktan gelmiş, sıcacık ortamda ince kazağı ile duran polise merhaba